30 Aralık 2012 Pazar

Cingıl Bellz Cingıl Bellz: Yılbaşı Gecesi Ne Yemeli Ne İçmeli?


Yılbaşı, adı üstünde asıl eğlence 12'den sonra başlıyor. Yani uyku düzeni, sindirim alt üst oluyor. Şimdi gelelim yılbaşı gecesini en hafifi şekilde nasıl atlatırız'a...



Sabah kalkma zorunluluğu olmayanlara fazla erken kalkmamalarını öneririm. Unutmayın gece genç, uyku size daha çok lazım olacak:) Enerjiinizi depolayabildiğiniz kadar depolayın.

Güne sıkı bir kahvaltıdan önce 1 bardak oda sıcaklığında suya 3-4 damla limon damlatıp içerek başlayın. Bunun sırrını çoğunuz biliyorsunuzdur artık, önceki günden kalanların bağırsaklarınızdan atılmasını kolaylaştıracak. Yani vücudunuzun kontak anahtarını çeviriyorsunuz bir nevi ona su vererek:)

Kahvaltıda hamur işi, krep gibi ağır şeyler tüketmeyin. Nasıl olsa bütün gece bunlar çeşit çeşit olacak masanızda. O nedenle kahvaltıda mutlaka 1 bardak süt tüketin. Yumurta, peynir zeytin ve yeşilliği de ihmal etmeyin. 2 dilim ekmek tüketebilirsiniz, beyaz siyah sizin tercihinize kalmış ama 2'nin üzerine çıkmayın derim.

Kahvaltının üzerine mutlaka 1 bardak yeşil çay ile takviye yapın. Ayrıca gün içinde içeceğiniz 2 litre su, hem sindiriminizi kolaylaştıracak, akşam alkol tüketeceğiniz için çok su kaybedeceksiniz, o nedenle bunu yerine koymaya şimdiden başlamak lazım değil mi? Cildinizi gerginleştirmesi de cabası! Unutmayın dünyanın en usta ellerine bile makyajınızı yaptırsanız, altında güzel bir cilt yatmıyorsa ne fayda! Işıl ışıl parlamak istiyorsanız kendinizi su-yeşil çay ikilisine bırakın derim.

Hazırlanmak için daha çok vaktiniz var, kahvaltıdan 1-2 saat sonra 1 saatlik tempolu bir yürüyüşe çıkabilirsiniz.     Veyahut yüzme, fitness yine aynı şekilde yardımcı olacaktır. Hem de akşam ayakta uzun saatler geçirebilme ihtimalinizi göz önünde bulundurun, vücudunuzu harekete hazırlayın.

Öğle yemeğinde fazla kaçırmayın ölçüyü. Akşama mideniz dolu olmasın ki özenle yapılmış yemeklerden tadabilin. 1 kase çorba, ki kış aylarında en ideali, yanında 1 tabak salatayı bol limonla/sirkeyle tatlandırarak tüketebilirsiniz. Ekmeksiz yemeye çalışın mümkün olduğunca ki fazla doygunluk hissetmeyin.

Yavaş yavaş hazırlıklar başlıyor! Akşam üzeri saat 16.0-17.00 gibi hazırlanırken bir taraftan bir adet yeşil elma yiyebilirsiniz. Hem midenizi alkole hazır tutar, hem de yemekler nerde kaldıı yahuuu diye gözünüzün dönmesini engeller:)

Eveet! Şimdi geldik yılbaşı yemeğine. Önünüzde birbirinden güzel mezeler, içkiler, en güzeli de birçoğunuzun masasında hindi var. Bu gece yemek yerken aklınızda şu olsun; ''sanki daha önce hiç yemedim''. Evet. Örneğin patates kızartması yiyorsunuz, hayatınızda ilk defa yiyormuş gibi davranıp küpüne girmenize gerek yok. Daha önce kaç türlüsünü yediniz çünkü. Bilmediğiniz şey değil. Sadece ev sahibine fikir beyan etmek adına tadına bakmanız sizin için faydalı olacaktır. 

Gelelim en önemli meseleye, alkole. Yılbaşı gecesi de içmeyeceksek ne zaman içeceğiz? dediğinizi duyar gibiyim. Keyfiniz öyle istiyorsa, elbette alkol tüketeceksiniz. Sonuçta yılbaşı senede 1 gün geliyor. Onda da kendimize katı kurallar koymaya gerek yok. Çünkü büyük bir çoğumuz o geceyi midemize zehir edip ertesi gün hepten beter koyveriyoruz. Yılbaşı gecemiz de elimizden uçup gidiyor.  Öncelikle, eğer seviyorsanız, şarap öneririm.  Faydalı olan tek içki çünkü. İki kadeh keyif yapayım hem de fayda sağlayayım diyorsanız kırmızı şarap ideal! 

Gençler genelde bira/votka/tekila tercih ediyor. Hatta birçoğu eve gidince kokmayayım diye votkadan vazgeçemiyor:) Votka tüketecekseniz eğer, limonla, portakalla, vişneyle yani meyve sularıyla tercih edin mümkünse. Votka-enerjiye hayır! Enerji içecekleri yapay, ne idüğü belirsiz kafein bombaları çünkü. Hiç gerek yok.

Biranın da ne denli kalorili olduğunuz biliyoruz ama bir gecelik bunu düşünmeyin eğer çok seviyorsanız. Ama yine de 4-5 taneden fazla içmeyin derim. Bir de sızma riski var üstelik:)

Sigara tüketimine gelince... Eğer içiyorsanız, üstüste tüketimlerden kaçının. Peşpeşe en fazla 2 adet içmelisiniz. Fazlası, akut nikotin zehirlenmesine kadar gidiyor. 

Uzun lafın kısası, gecenizi berbat etmek istemiyorsanız hiçbir şeyin ölçüsünü kaçırmayın. Unutmayın yılbaşının amacı yemek yemek değil, hep birlikte olmak, dilekler dilemek, yeni yılı ailemizle karşılamak:)



Sağlık Sayfam hepinize şimdiden güzel bir 2013 diler, mutlu kalın, sağlıklı kalın! :)

Blog Hocam 2012 Değerlendirmesi

2012 yılının son yazısında bu yılın Blog Hocam açısından nasıl geçtiğinden kısaca bahsetmek istiyorum.

 

Blog Hocam’a 1 yıl boyunca düzenli olarak içerik eklemeyi başardığım için biraz şaşkın, biraz da gururluyum : ) Şaşkınlığım nedeni, Blog Hocam’ı bu kadar güncel tutmayı hiç beklemememden kaynaklanıyor. Bu kadar işin gücün arasında haftada üç yazı yayınlayarak Blog Hocam’ı güncel tutmak benim zaman yönetimi konusunda kendimi geliştirdiğimi ve başarılı olduğumu gösteriyor. Bu yüzden de oldukça mutlu ve gururluyum.

 

Gönderdikleri miasfir yazılarla Blog Hocam’ı güncel tutmama yardımcı olan Ruhsuz Atmaca, Batuhan Şası, Ehli Blog, Mert Olgun, Fırat Yalçın, Selçuk Duran, Akif Ulutaş, Duygu Uygun, Polat Büyükarslan, Mustafa Başer, Sercan Sak, Burak GöçSadık Bozkurt ve Ali Kaya  arkadaşlarıma da teşekür etmek istiyorum.

 

Blog Hocam’ı güncel tutmak trafik ve takipçi olarak bir önceki seneye oranla daha yüksek seviyelere çıkmamı sağladı ama başarı kriteri olarak asla bunu görmüyorum. Daha önce de söylediğim gibi bence başarı, koyduğunuz hedeflere ne kadar yaklaştığınızla alakalıdır. 2012 yılına başlarken hedefim Blog Hocam’ın etrafında bir topluluk oluşturmak, sadık bir okuyucu kitlesine sahip olmak ve sosyal networkümü genişletmekti.

 

Blog Hocam ile ilgili hedeflerime büyük ölçüde yaklaştım sayılır. Bu yüzden 2012 yılı başarılı geçti diyebiliyorum. 2013 hedeflerimden ise yeni yılın ilk yazısında bahsedeceğim kısmet olursa.

 

Biraz da istatistiklerden bahsetmek gerekirse 2012 yılında Blog Hocam’a 94 ülke ve 858 farklı şehirden yaklaşık 130.000 ziyaretçi gelmiş. Blog Hocam’ı en çok ziyaret eden 10 şehir şöyle:

 

2012 Şehir istatistikleri

 

2012 yılında trafik kaynakların çeşitliliğinde de ciddi bir artış oldu. Trafiğin %64’ü tahmin edeceğiniz gibi Google’dan geliyor. Blog Hocam’a en çok trafik gönderen 10 blog ise şöyle:

 

En çok trafik gönderen 10 blog bunlar. Bunların dışında pek çok blog, forum ve diğer siteler trafik göndermişler. Hepsine teşekkürü bir borç bilirim.

 

Gelelim 2012 yılında en çok okunan yazılara. İşte en çok okunan daha doğrusu en çok ziyaret edilen 10 yazı:

 

 

Söz Sizde

 

Benim ve Google Analytics’in gözünden 2012 yılı Blog Hocam için böyle geçti. Bir de size sormak istiyorum. 2012 yılında Blog Hocam’ın performansı nasıldı? Ne umdunuz, ne buldunuz? Beklentileriniz karşılandı mı? Eleştirmek istediğiniz noktalar var mı? Paylaşırsanız sevinirim.

28 Aralık 2012 Cuma

Renklerin Karışmasından Son Anda Kurtuldum


Markette görüp denemek için aldığım Dr.Beckmann koruyucu mendillerinden gerçekten fayda gördüm. Eğer sizde bu ürünlerden görmüş ve almadıysanız mutlaka alın. Niye alın diyorum çünkü yaşamış olduğum bir olay var sizlerle paylaşmak isterim.



Çalışan bir anne olmam ve kızımın emmek için devamlı geceleri kalkmasından dolayı yine uykusuz ve yorgun olduğum bir gündü. Renkli çamaşırları makinaya atarken kızımın beyaz çorabını da onlarla beraber atmışım. Denemek için aldığım Dr.Beckmann koruyucu mendilleri sayesinde kızımın çorabının renginin değişmesi önlenmiş oldu. Atmış olduğum 2 adet mendil, yıkama sonucunda bütün renkleri toplamıştı ve hayret içinde kaldım çünkü çorap bembeyazdı.


Dr.Beckmann koruyucu mendillerini bütün marketlerde de kolaylıkla bulabilirsiniz ve %100 Alman üretimi bir üründür. Grileşmeye artık son.Teşekkürler Dr.Beckmann koruyucu mendilleri.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Blogunu Öldürme

Blog açmanın temel sebepleri vardır. Birinden görürsün, hayat boştur ve ondan canın
sıkılmıştır ya da en mantıklısı söyleyecek bir şeyin vardır. Eğer sonda söylediğim neden senin için geçerliyse blog açmak senin için gereklidir. Çünkü belli bir amacın olduğunu gösterir bu durum.

 

İlk başta blog dünyası sana çok değişik gelir; görmediğin ortam tatmadığın değişik bir
duygu vardır, “zihin dünyanda”. Bir an önce bir şeyler karalamak, bir şeyler paylaşma isteği duyarsın. Bunlar blogla olan tanışmanızın/aşkınızın ilk günleridir. Her şey mükemmel, hatasız ve güzeldir.

 

Değişik bir hesap alırsın. İki ufak rötuştan sonra blogunu açarsın ve yazılarını yazma başlarsın. Belli bir program dahilinde olmadan yazama isteğinin götürdüğü yere kadar yazarsın. Günler geçer ve belir süre sonra o zaman ayırdığın bloga sırt dönersin. -Bu tabi ki yavaş yavaş olur.- En sonunda da onu terk edersin.

 

Günümüzde pek çok bloğun ölümü de bu şekilde oluyor. Her konuda olduğu gibi bu konuda
da yetersiz bilgiye sahibiz. İlk önce aşkla başlayan serüven zaman, aşkın yıllanmasıyla,
ilişkiden zevk almıyorum diyerek (eskisi gibi heyecanlanmıyorum da olabilir.) ayrılıkla son
buluyor.

 

Hayatın her aşamasında olduğu gibi blog ortamında da planlı çalışmak önemli bir mevzu.
Onu bir ailenizin ferdi ya da arkadaşınız olarak görebilirsiniz. Verdiğiniz kadar geri dönüşüm
alabilirsiniz.

 

I Love Blogger

 

Peki bir blog için en önemli unsur nedir?

 

Aslında iki aşamada olur bu:

 

1-Blog öncesi dönem,

2-Blog hayatında olan dönem.

 

Blog öncesi dönem insanın en sabır olması gereken dönemdir. Blog açmaya karar vermek, hemen gidip bir hesap açıp bir şeyler yazmak değildir. İlk önce bloguna bir isim ve neler yazabileceğin hakkında detaylandırma yapmak gerekir. Benzer blogları incelemek sonra, varsa başarıları bunla ilgili bir çıkarımda bulunmak gerekir. Ayrıca bu blog yazarlarıyla iletişme geçmekte bir seçenektir. Gelelim ad kısmına, bir bloga isim bulmak bana göre en önemli kısımdır. Genelde konulan adlar yazacağınız konudan, tutun paylaşacağınız her şeyi içerir. Ve ayrıca seni temsil eder. Bu derece önemliyken ad belirlemede hızlı davranmamak en önemli durumdur. Bunun için bir tavsiye bir blog ismini koymak için yanınızda bir not defterine sizin için önemli olabilecek isimleri yazın. Bir hafta falan yazın zaman varsa dahauzun sürede yazabilirsiniz. Sonra yazdıklarınızı bir okuyun en içinize yatanı koyabilirsiniz. Ya da burada yazdıklarınızdan bir kombinasyon yapabilirsiniz. Ve ortaya sizi temsil eden güzel bir isim çıkabilir.

 

Blog Hayatı Sırasında ise, yazılarınızı belli bir planda yazın. Her gün yazabilirsiniz ama,
yazdıklarınızı hemen yayınlamayın. Çünkü diğer yazınız daha okunmadan bunu yayınlamak
diğer yazınızın okunurluğuna ve değerlendirilmesine zarar verir. Herkes yeni yazınıza kanalize olur. Eğer tıkanıyorsanız belli günlerde yazın. Örneğin her Cuma bir yazı yayınlayın.

 

Blog yaşamına başladığınız anda her şey insana çok heycanlı gelebiliyor. Ama önemli olan
zaman içersinde bu dünyada kalabilmek. Yarattığınız bu çocuğu canlı ve diri tutabilmek
için planlama bu aşamada çok önemli. Planlamanın dışında sabretmekte bir diğer önemli
madde tabiî ki. Ona ne kadar bakar, onu beslerseniz o da ilerde size karşılığını ödemekten
çekinmeyecektir. Çünkü onu siz doğurdunuz, siz beslediniz ve siz büyüttünüz…

 

Yazar Hakkında: Blog dünyasında 2 yılını dolduran acemi bir blogcu. Ruhsuz Atmaca'nın, tek ve temel amacı insanlığa bir şey katabilir miyim?, katabilirsem nasıl olmadır?, bu soruları kendine sorarken bir anda kendisini blog dünyasında bulur. Ruhsuz Atmaca blogunun kapağında yer alan ve ismini verdiği "Atmaca" insanlara benzer duygulara sahip bir canlıdır. Yırtıcılığı nedeniyle isminin önüne "Ruhsuz" takısı gelmiştir. Blogun sloganı ise: "Yazdıklarım ve Yazacaklarım Atmacanın Bakışlarında Gizli..." oluşturur.

26 Aralık 2012 Çarşamba

Aşksız da yaşanabileceğini öğrenmelisiniz

İkili ilişkilerde yaşadığınız birçok başarısızlığın ardından artık kalbinizin daha fazlasını kaldıramayacağını düşünüyorsanız aşksız da yaşanabileceğini öğrenme zamanınız geldi demektir.

Sonsuz aşkın sadece filmlerde yaşandığına iyice inandınız ve gönül işlerinden vazgeçtiniz. Her ne kadar radikal bir karar olsa da, bunu kısa bir süre için kendinizi dinleyip artı ve eksilerinizi daha iyi belirlemekte kullanıp bir sonraki ilişkinizde aynı hataları tekrarlama riskini en aza indirme şansını elde edebilirsiniz.

Diğer tarafta, bu kararınız yaşamınızın sonuna dek karşı cinsle olan tüm gönül ilişkilerinin sonu anlamına geliyorsa, birtakım ciddi problemler söz konusu olabilir.

Yalnızlık arzusu

Yaşanılan kötü ilişkilerin sonucunda mantığın; ‘Artık her şey bitti…’ demesiyle, ilerisini düşünmeden yaşamın bir kenara atılması ise insanların çoğu kez öfkeyle kalkıp zararla oturmasına neden oluyor.

Bazı kadınların bu kararları doğru insanla tanışana kadar sürüyor ve tekrar sırılsıklam aşık olmaktan çekinmiyorlar. Böyle durumda kadın, ilişkisini sadece erkeklerle kesmekle kalmayıp, sosyal yaşamdan da kopup tamamıyla yalnız bir yaşamı seçebiliyor. Kimi zaman arkadaşlarının sinema ya da yemek davetini bin bir yalan uydurarak geri çevirebilirken, giderek anti-sosyal bir hale gelen yaşamının onu depresyona sokması ise kaçınılmaz bir gerçek.

Birisine açılmak…

Uzmanlara göre insanın kendini en yakın arkadaşına bile açılamayacak kadar çaresiz hissettiği bu gibi durumlarda bir yakınınıza ya da bir psikologa açılmak olduğunu belirtiyorlar.

İşlerin neden yolunda gitmediği hakkında başkalarından duyacağınız objektif yaklaşımlar belki de size yeni bakış açılan kazandırarak sorunun aslında sizden kaynaklandığını ortaya çıkarabilir. Bu cevaplara tek yolu ise sizi iyi dinlediğine inandığınız biriyle karşılıklı konuşmaktır.

Vücudunuzu kışa hazırlayın

Hastalık mevsimi kış aylarını yatağa düşmeden atlatmak için neler yapmalı? Vücut kışa nasıl hazırlanmalı? Nelere dikkat etmeli? Neleri yapmamalı? 

Uzmanlar, sağlıklı bir kış geçirmek için, düzenli uyku uyunmasını, her gün ılık duş alınmasını, beslenmeye, diş ve ağız sağlığına gereken önemin verilmesini öneriyor.

Bunaldığımız sıcak yaz günleri artık gerilerde kaldı. Günler iyice kısaldı, havalar serinledi. Güneş yüzünü arada gösterse de hüznü ve hastalıkları ile kış kapımızda. Acaba vücudunuz kışa hazır mı? Nezle, grip, bronşit gibi sizi pusuda bekleyen hastalıklara karşı neler yapmalısınız? Nelere dikkat etmelisiniz?

İşte sağlıklı bir kış geçirmek için neler yapmamız gerektiğini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, sizler için anlattı.

Düzenli uyku

Uyku, sağlığınız için çok önemlidir. Düzenli uyku, vücudumuzu enfeksiyonlara karşı güçlendirir. Günde ortalama 8 saat uyuyun. Mümkün olduğu kadar hep aynı saatlerde yatağa girin. Erken yatın, erken kalkın.

Uygun giysiler

Ne çok kalın, ne de çok ince giyinin, yani ne üşüyün ne de terleyin. Çok kalın ve yünlü giyecekler yerine, birçok ince kıyafeti üst üste giyinin. Şemsiyesiz veya yağmurluksuz sokağa çıkmayın.

Güneşi kaçırmayın

Güneşli günleri değerlendirin. Her fırsatta güneşlenin. Güneş ışınlarının vücudun savunma sistemini güçlendirici etkileri vardır. D vitamini oluşumunu artırır, kalsiyum metabolizmasına destek olur.

Ilık duş alın

Mümkünse her gün ılık duş alın. Duş, vücuda dirilik, enerji ve güç verir. Günün yorgunluğunu daha kolay atarsınız. Sauna da sağlık için yararlıdır. Terleyerek vücudunuzu toksinlerden arındırabilirsiniz. Vücudun bir sıcak bir soğuk suya maruz kalması, kan dolaşımını canlandırır. Haftada 1 gün sauna yeterlidir.

Ağız sağlığına önem verin

Dişlerinizi ve diş etlerinizi günde en az 2 kere fırçalayın. Her gün birkaç kez ağzınızı soğuk suyla gargara yapın. Çürük dişleriniz varsa, mutlaka bir diş hekimine görünün.

Spor yapın

Spor insanı hem dinlendirir, hem sinir sistemini rahatlatır, hem de bağışıklık sistemini güçlendirir. Spor yapan kişiler enfeksiyonlara daha dirençlidirler. Düzenli spor yapın. Fırsat bulduğunuzda şehir yakınındaki orman ve parklarda yürüyüşe çıkın, bisiklete binin, tenis oynayın.

Beslenme

Bol sebze ve meyve yiyin. A, C ve E vitaminlerince zengin soğan, sarımsak, havuç, limon, portakal, mandalina, greyfurt, yeşilbiber, marul ve salatayı sofranızdan eksik etmeyin. Bitkisel yağları tercih edin. Haftada en az 1 kez balık yiyin.

Sigaradan uzak durun

Sigara ve alkolün her ikisi de vücudumuzun sinsi düşmanlarıdır. Bağışıklık sistemini çökertirler, enfeksiyon ve alerjilere zemin hazırlar. Birçok kanserin nedeni sigara ve alkoldür. Değil içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak bile zararlıdır.

Odanızı havalandırın

Bu mevsimde zamanımızın çoğunu kapalı ortamlarda geçirdiğimiz için, işyeri ve evimizin havasının temiz olması çok önemlidir. İdeal oda ısısı 20 derecedir. Odalarınızı her gün havalandırın. Kaloriferler yandığında radyatörlere su kapları koyarak ortamın havasının nemli olmasını sağlayın, çünkü kuru hava solunum yollarını tahriş eder. Alerjiniz varsa, evde kedi, köpek, kuş gibi tüylü hayvanları beslemeyin.

Erkeklerin ilkel savunma yöntemi

Erkeklerin cinsel hayatlarındaki en büyük kabuslarından biri hiç kuşkusuz ki erken boşalmadır. Hemen her erkek hayatının bir döneminde erken boşalma sorunu yaşayabilir. Boşalma kontrol edilebilen bir reflekstir ve erken boşalmanın yüzde 100 tedavisi vardır. Peki erkekler neden erken boşalır? Erken boşalma genetik midir, yoksa öğrenilmiş bir refleks midir? Erken boşalmada psikolojinin rolü nedir? 

Erken Boşalma Eski Devirlerden Beri Var

Erken boşalmanın erkeklerin en sık yaşadığı cinsel sorunlardan biri olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; "Erken boşalma, erkeğin boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolünün olmaması durumudur. Erkekler bize en çok erken boşalma şikayeti ile başvurmaktadırlar. Erken boşalma genellikle halk arasında partnerini tatmin edemeden boşalma, penis vajinaya girmeden, değer değmez ya da penis vajinaya girdikten birkaç dakika sonra boşalma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlar kısmen doğru olmakla birlikte aslında erken boşalma yerine denetimsiz boşalma ifadesini kullanmak daha uygun olacaktır. Yani önemli olan erkeğin ne kadar sürede boşaldığı değil, boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolü olup olmadığıdır" dedi.

Erken boşalmanın çok eski devirlerden beri var olduğunu söyleyen Dr. Keçe; "Erken boşalma bize göre kazanılmış bir reflekstir. Çok eski devirlerde ilkel çağlarda yaşayan insanlar doğada yaşamlarını sürdürmek ve canlarını korumak zorundaydılar. Seks yaparken de bir yandan da her an vahşi bir hayvanın saldırabileceği korkusunu yaşamaktaydılar. Bu nedenle de erkek bir an önce işlerini bitirmeyi yani boşalmayı amaçlıyordu. Seksten keyif almak için huzurlu bir ortam gereklidir. Eğer huzur yoksa ve tehlike varsa vücutta adrenalin salgılanır ve kişi bir an önce bulunduğu ortamdan kaçmak ister. Yani erken boşalma da insanın kendini korumak için geliştirdiği bir savunmadan oluşmuş ve nesilden nesile aktarılmış bir davranış örüntüsüdür. Yani erken boşalma ilkel bir savunmadır" dedi.

Sevişirken İnsan En Savunmasız Halindedir

Seksin kişinin en saf ve savunmasız hali olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; ise, "Sevişirken insan en saf, en savunmasız halindedir, tehlikelere karşı açıktır. Bu, hem dışarıdan gelebilecek fiziksel tehlikeler olabileceği gibi, hem de başka bir insanla özel bir anı paylaşma ve ona karşı korunmasız durumda olmanın yaratabileceği tehlikedir. Yani erkek bazen bu yakınlıktan korkabilir ve yakınlığa karşı bir koruma kalkanı olarak da erken boşalma ortaya çıkabilir" diye konuştu.

Erken boşalmanın birçok farklı nedene bağlı olarak oluşabildiğini söyleyen Psk. Bacanak; "Cinsel sorunla karşılaşmak ve bunu kabul etmek erkek için kolay değildir. Çünkü erkekler cinsel performansı erkekliğin göstergesi olarak görürler. Erken boşalan erkekler bu durum karşısında partnerlerinden utanırlar ve  özür dilerler. Bu çok yanlış ve yapılmaması gereken bir davranıştır. Ayrıca, bütün suçu penislerinde görürler ve penisi kontrol edemedikleri için kızarlar. Oya ki erken boşalmada suçlu olan penis değildir, olusuz düşüncelere ve bilişsel çarpıtmalara sahip olan beyindir"  dedi.

Erken Boşalma, Erkeğin Hayata Karşı Duruşu Olabilir

Erken boşalma erkeğin hayata karşı duruşu ve hayatı algılayış biçiminin bir sonucu olarak da yaşanabilir. Erken boşalan erkeklerin ortak özellikleri vardır. Bunlar;

- Hızlı yemek yerler,
- Hızlı araba kullanırlar,
- Hızlı konuşurlar,
- Her konuda aceleci ve sabırsız davranırlar,
- Çabuk sinirlenirler, stresli ve gergindirler,
- Kontrolsüz davranışları vardır,
- Ya çok çabuk güvenirler ya da güven duymada zorlanırlar,
- Kaygılı ruh halleri vardır,
- Çocukluklarında babalarıyla sorunları vardır,
- Çocukluklarında yataklarını ıslatmışlardır,
- Genellikle eğitim düzeyleri yüksektir,
- A tipi kişilik yapısına sahiptirler. Yani rekabetçi, sosyal alanda ve mesleğinde hırslı, sabırsız, aynı anda birkaç iş yapmayı seven, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenen, onaylanmayı bekleyen, sorunlu bir dinlenme tarzı olan, daima telaşlı, vb. özellikleri vardır. Eğer erkek bu özelliklerini kontrol edemezse yatakta boşalmasını kontrol etmesi de çok zordur. Çünkü erken boşalma erkeğin hayata karşı bir duruşu, varoluş şekli de olabilir.

Evde temizlik kısır yapıyor!

Türk bilim adamları evde kullanılan deterjan ve temizlik ürünlerinin zehir saçtığını belirledi.

Araştırmaya göre, evde kullanılan temizlik ve kişisel bakım ürünleri insanları zehirliyor. Bu ürünlerdeki çeşitli maddeler kısırlık, kanser, astım, akciğer ve böbrek hasarı yapabiliyor.

Bugün'ün haberine göre; TÜBİTAK tarafından yayınlanan 'Bilim ve Teknik' dergisinin son sayısında yayımlanan bir araştırma evlerimizde kullandığımız temizlik ve kişisel bakım ürünlerinin ne tür tehlikeler içerdiğini göz önüne seriyor.

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Adil Denizli ve Doç. Dr. Handan Yavuz'un kaleme aldığı "Evdeki zararlı maddeler" adlı makalede, birçok evsel ürün ve kozmetikte bulunan PFC adlı kimyasal maddenin kadınlarda doğurganlığı azalttığını belirtiyor.

YÜZDE 75'İ TEST EDİLMEMİŞ

Binden fazla hamile kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre kadınların kanlarında yüksek seviyelerde per floro kimyasalları (PFC) tespit edildiği ve kadınların çok daha zor hamile kaldığı ortaya çıktığını vurguluyor. Uzmanlar, su, kir veya yağa dayanıklı tekstil ve deri üretiminde kullanılan PFC'lerin ayrıca tırnak cilaları, diş macunları ve cilt nemlendiriciler gibi kişisel bakım ürünlerinde de bulunduğunu kaydediyor.

Denizli ve Yavuz’a göre evsel temizlik malzemeleri, kısırlığın yanı sıra nörolojik, akciğer ve böbrek hasarları, kanser, körlük ve astım gibi ciddi rahatsızlıklara da yol açıyor. Çok kullanılan 15 bin kimyasal maddeden yaklaşık yüzde 75'inin henüz zehirlilik testi yapılmamış. Ortalama bir evde bulunan 150'den fazla kimyasal madde alerji, doğum kusurları, kanser ve psikolojik bozukluklara sebebiyet veriyor. Bunun yanı sıra kişisel bakım ürünlerinde bulunan kimyasal maddelerin 884'ü zehirli.

Vücutta birikme yapıyor

Zehirli kimyasalar hayatımıza girdikçe, vücudumuzdaki yağ dokusunda biriken zehir seviyesi de aynı oranda artıyor. Bu yönde yapılan biyobirikim çalışmaları, bazı zehirlerin yaşamımız boyunca vücudumuzda biriktiğini gösteriyor. Uzmanlara göre, evlerde kullanılan en tehlikeli üç temizleme ürünü; lavabo açıcılar, fırın ve asidik tuvalet temizleyiciler. Böcek öldürücüler ve oda spreylerinin kullanılması da tavsiye edilmiyor. Uzmanlar, genel amaçlı ürünlerden ziyade belirli amaçlara yönelik ürünler tercih edilmesini öneriyor.

CSS Filtreler İle Resimlere Efekt Verme

Yazılarıma yapılan yorumlar yeni yazı fikirleri için beni besleyen en iyi kaynak. Gelen yorumlarda sorulan soruları daha sonra açıklamak üzere bir yere not alıyorum. Bunlardan biri de resimlerin etrafındaki gölgeyi kaldırmakla ilgili yazdığım yazıya Değmesin Yağlı Boya’nın yaptığı yorumdu. Yorumunda resmin üzerine gelince efekt verilip verilmeyeceğini sormuştu.

 

Bu yazıda size CSS programlama dilinin filtre özelliğinden bahsedeceğim. CSS’te filtre kodlarını kullanarak resimlere bazı özel efektler verebiliyoruz.

 

Kodlara geçmeden önce şunu belirteyim, aşağıda verdiğim kodları Şablon > HTML’yi Düzenle dedikten sonra Ctrl+F tuş kombinasyonu yardımıyla kolayca bulabileceğiniz ]]></b:skin> kodunun üstüne ekleyeceksiniz.

 

1. Resme Siyah-Beyaz Efekti Verme

 

.post-body img {
filter: grayscale(1);
-webkit-filter: grayscale(1);
-moz-filter: grayscale(1);
-o-filter: grayscale(1);
-ms-filter: grayscale(1);
}

.post-body img:hover {
filter: grayscale(0);
-webkit-filter: grayscale(0);
-moz-filter: grayscale(0);
-o-filter: grayscale(0);
-ms-filter: grayscale(0);
}

 

2. Resme Bulanıklık Efekti Verme

 

.post-body img {
filter: blur(5px);
-webkit-filter: blur(5px);
-moz-filter: blur(5px);
-o-filter: blur(5px);
-ms-filter: blur(5px);
}

.post-body img:hover {
filter: blur(0);
-webkit-filter: blur(0);
-moz-filter: blur(0);
-o-filter: blur(0);
-ms-filter: blur(0);
}

 

3. Resme Şeffaflık Efekti Verme

 

.post-body img {
opacity:0.3;
}

.post-body img:hover {
opacity:1;
}

 

4. Resme Zoom Efekti Verme

 

.post-body img {
-webkit-transition: all 0.3s ease-in-out;
-moz-transition: all 0.3s ease-in-out;
-o-transition: all 0.3s ease-in-out;
-ms-transition: all 0.3s ease-in-out;
transition: all 0.3s ease-in-out;
}

.post-body img:hover {
-webkit-transform: scale(1.1);
-moz-transform: scale(1.1);
-o-transform: scale(1.1);
transform: scale(1.1);
}

 

Efektlerin görünümünü aşağıdaki videoda arka arkaya sıraladım.

 

 

İpucu: Farkettiyseniz hepsinde .post-body img  ve .post-body img:hover  şeklinde kod var.Bunlarda .post-body img resmin sayfadaki görüntüsünü temsil eder, post-body img:hover  ise üzerine gelinceki görüntüyü temsil eder. Siz tam tersi efekt istiyorsanız bunların altındaki kodları yer değiştirebilirsiniz.

Mideniz de Grip Olur!

Havalar soğumaya başladıkça hastalıkların adını daha çok duymaya başladık, özellikle de gribin... Peki midenizin de grip olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?

Aslında hastalıklar özellikle de bulaşıcı hastalıklar havanın soğumasından değil; insanların kapalı ortamlarda çok daha fazla bulunmasından dolayı artış gösteriyor. Özellikle çocuklarda kreş ve okul dönemlerinde görülen enfeksiyon ve hastalıklar çok daha bulaşıcı. Bunlardan biri de bu yıl itibariyle adını daha sık duymaya başladığımız norovirüsü. Adını ilk duyduğumuzda ‘O da ne!’ dediğimiz bu virüs rota virüsüyle karıştırılsa da çok daha farklı ve korunmak için bir aşısı yok…

Hisar İntercontinental Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İzlem Göçmen’le A’dan Z’ye norovirüsünü konuştuk.

- Norovirüsü nedir?
Norovirüs daha önceleri “Norwalk-like virus” olarak bilinen ve calicivirus olarak adlandırılan bir virüs grubunun üyesidir. Bu virüsle enfeksiyon, mide ve bağırsakları etkileyerek mide gribi adı verilen gastroenterit hastalığına yol açar.

- Hangi yaş grubunda etkilidir?
Norovirüs herkese bulaşma özelliğine sahip ve bir insanın ömrü boyunca defalarca nüksedebilen bir virüstür. Norovirüsler, öncelikle büyük çocuklar ve erişkinlere bulaşırlar. Rotavirüslerden sonra, akut mide gribinin ikinci en önemli sebebi Norovirüslerdir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde Norovirüs enfeksiyonları erken çocukluk çağı sırasında görülmeye başlar.

- Kimler risk altındadır?
Birçok farklı Norovirüs alt grubu vardır ve hastalık geçirildikten sonra bağışıklık uzun süreli değildir. Bu yüzden Norovirüs infeksiyonu bir insanın ömrü boyunca nüksedebilir. Ek olarak, genetik faktörlerdeki farklılıktan dolayı, bazı insanlara bulaşıp, bunu daha şiddetli hastalıklara çevirmesi de söz konusu olabilir.

- Belirtileri nelerdir?
Norovirüs enfeksiyonu; mide, ince ve kalın bağırsaklarda iltihaplı bir hastalık olan mide gribine sebep olur. Bu hastalığın belirtileri; bulantı, kusma ve/veya kramplı ishaldir. Bazı insanlarda baş ağrısı, ateş/üşüme ve kas ağrılarına da sebep olabilir. Belirtiler genellikle kısadır ve yalnızca 1-2 gün sürer. Bununla birlikte bu kısa süre zarfında kişiler kendilerini çok hasta hissedebilir, kusabilir, genellikle hırçın ve dikkatsiz olabilir. Şikayetler genellikle mikrobun alımından 24 ila 48 saat sonra başlar, ancak en erken 12 saat sonra ortaya çıkar.

- Kişiyi etkileme süresi nedir? Çocuklarda ve yetişkinlerde hastalık süresi nasıldır?
Kuluçka süresi 12 ile 48 saat arasıdır. Bulantı, ani başlayan ishal, hafif baş ağrısı, ateş (%50) ve titreme görülür, semptomlar 36 saatte geriler. Sıvı alarak ve diyet ile geçer. Özellikle küçük çocuklarda, yaşlılarda, düşkünlerde ve vücut direncinin düşük olduğu; kalp hastalığı, akciğer hastalığı, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları bulunanlarda şiddetli seyredebilmektedir.

- Dönemsel bir virüs müdür? 
Norovirüs, kış aylarında mide-bağırsak sistemine yerleşip bulaşma olasılığı yüksek salgınlar şeklinde seyreder.

- Bulaşıcı mıdır?
Norovirüslar, enfeksiyonu kapmış insanların gaita ya da kusmuklarında bulunur. İnsanlar, Norovirüs bulaşmış yiyecek ya da içecekleri tüketerek, Norovirüs bulaşmış eşyalara dokunup, ellerini ağızlarına sürerek enfeksiyonu kapabilirler. Bulaşıcılık, kirli ellerle veya gaita ya da kusmuk bulaşmış çalışma yüzeyleriyle direkt temasla veya kusmuktan yayılan küçücük bir damlacığın hava yoluyla yiyecek, su ve yüzeylere taşınmasıyla gerçekleşebilir. Salgınlara özellikle kirli sularda yetişen kabuklu deniz hayvanlarının tüketimi, salatalar ve donmuş gıdalar sebep olur.

- En çok hangi ortamlarda bulaşma riski vardır?
Norovirüs enfeksiyonu; hastaneler, okullar, kamplar gibi kapalı ve kalabalık ortamlarda hızlı bir şekilde insandan insana ya da kirli gıdalarla bulaşır ve salgınlar yapar.

- Hastalığın atlatılma sürecinde kan grubunun bir önemi var mıdır?
Kan grubu 0 olanların norovirüs enfeksiyonuna karşı bir yatkınlığı vardır. Kan grubu B ve AB olanlar Norovirüs enfeksiyonuna karşı kısmi olarak korunurlar.

- Virüsten korunmak mümkün mü?
Salgınlar hijyen standartlarının yükseltilmesi ile önlenebilir. Bunun için eller sık sık yıkanmalıdır. Özellikle tuvaletlere girmeden önce ve sonra, yemek hazırlama ve yemek yeme öncesi ve sonrasında eller yıkanmalıdır. Norovirüs enfeksiyonu geçiren bir kişinin bulunduğu ortamda tuvaletlerdeki kusmuk ve gaitalar su ile uzaklaştırılmalı ve iyice temizlenmelidir. Hastanın temas ettiği yüzeyler dezenfekte edilmelidir.

- Korunmak için bir aşı var mı? Tedavisi nasıl?
Genellikle Norovirüslara karşı ilaç tedavisi ve koruyucu aşı yoktur. Norovirüs enfeksiyonlarına antibiyotiklerle de müdahale edilemez. Norovirüs hastalıkları, sağlıklı bireylerde kısadır. İshal ve kusmalı hastalıkları olan insanların, su kayıplarını önlemek adına bol sıvı tüketmeleri gerekir. Su kaybı çocuklar, yaşlılar, hastalar arasında Norovirüs enfeksiyonunun en ciddi sonucudur. İnsanlar, oral rehidrasyon sıvıları (ORS) ya da su içmek suretiyle su kaybı ihtimallerini azaltabilirler.

- Kişi hastalığı geçirdikten sonra bağışıklık kazanır mı? Yoksa tekrarlayan bir hastalık mıdır?
Evet, bir insan hayatı süresince birçok kereler Norovirüsla infekte olabilir. Bunun sebebi; çok farklı Norovirüs tipleri olması ve virüsün bir tipiyle infekte olmanın, daha sonra başka bir tipiyle infeksiyonunu önlememesidir. Bu sebepten dolayı, Norovirüsa karşı bir aşı geliştirmek zordur.

Makyaj kadınları iyimser yapıyor

Kadınların neden makyaj yapmayı sevdiklerini araştıran bilim adamları, yüzünü aynada makyajsız gören kadının, makyajdan sonra yüzünün başkalarına nasıl görüneceği öngörüsü ve iyimserliğiyle harekete geçtiğini belirlediler.

Daily Telegraph’ın haberine göre, bir Japon kozmetik firması için, beyin uzmanı Dr. Ken Mogi ve ekibi tarafından yapılan ve 2 yıl süren araştırmada, kadının yüzünü makyajlı ve makyajsız olarak nasıl algıladığıyla ilgili beyinde farklı faaliyetlerin bulunduğu belirlendi.

Beyin tarama cihazı kullanan bilim adamları, beynin kaudat çekirdeğindeki faaliyetleri incelediler. Tarama sonucunda, bir kadın kendini makyajsız gördüğü vakit başkalarının kendisini nasıl göreceğini öngördüğünü ve beynin “ödül sisteminin” harekete geçerek zevk hissi veren dopamin salgıladığını saptadılar.

Araştırmacılardan Keişi Saruwatari, “Daha önceki araştırmalardan biliyoruz ki, beynin bu bölümü harekete geçtiğinde belli faaliyetlerden zevk alırız. Bunu şöyle yorumluyoruz; bir kadın yüzüne baktığında makyaj yaptığı zaman nasıl görüneceğini tahayyül ediyor” dedi.

Saruwatari, “Burada beklenti, teşvik ve hevesin bir karışımı söz konusu. Makyaj kadınlarda, diğerleriyle ilişki kurulmasına ve zevk duyulmasına katkıda bulunuyor” diye ekledi. Bilim adamları araştırmadan önce, kadınların makyajdan sonra pozitif hisler içine girdiklerini düşünüyorlardı.

Bunun kadınlar arasında yapılan bir araştırma olduğunu hatırlatan bilim adamları, bir erkek sabah traş olduğunda ve yüzüne traş kolonyası sürdüğünde de benzeri hisler içinde olabileceğini söylediler.

25 Aralık 2012 Salı

Ekonomiye Kadın Gücü

ekonomiyekadiningucu

Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

24 Aralık 2012 Pazartesi

Dikey Minimal Slayt

Geçtiğimiz günlerde yatay minimal slayt eklentisini paylaşmış ve dikey versiyonunu da paylaşacağımı söylemiştim. O gün bugün :)

 

Dikey Minimal Slayt

 

Eklenti hakkında fazla şey yazmaya gerek yok. Yatay versiyonu blogun altına ve üstüne ekleyebiliyorken bu versiyonu blogunuzun sağ veya sol kenar çubuğuna ekleyebiliyorsunuz. Bunun dışında tüm özellikleri aynı.

 

Blogda nasıl durduğunu ve nasıl çalıştığını görmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

 

 

Eklentiyi blogunuzu eklemek için Şablon > HTML’yi Düzenle > Devam Et yolunu izleyin ve Ctrl +F tuş kombinasyonunun yardımıyla  </head> kodunu bulun. Hemen üzerine şu kodları ekleyin.

 

<link href='https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/css/elastislide.css' rel='stylesheet' type='text/css'/>
        <script src='https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/js/modernizr.custom.17475.js'/>

 

 

ikinci olarak yine şablondan </body> kodunu bulun ve hemen üzerine şu kodları ekleyin.

 

<script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.8.2/jquery.min.js' type='text/javascript'/>
<script src='https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/js/jquerypp.custom.js' type='text/javascript'/>
<script src='https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/js/jquery.elastislide.js' type='text/javascript'/>
        <script type='text/javascript'>
           
            $( &#39;#carousel&#39; ).elastislide( {
                orientation : &#39;vertical&#39;
            } );
           
        </script>

 

Son olarak Yerleşim sekmesini açın ve burada kenar sidebar alanındaki  Gadget ekleme yerine HTML/JavaScript olarak şu kodları ekleyin.

 

<!-- Blog Hocam Minimal Dikey Foto Galeri Eklentisi -->
                <ul id="carousel" class="elastislide-list">
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/1.jpg" alt="image01" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/2.jpg" alt="image02" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/3.jpg" alt="image03" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/4.jpg" alt="image04" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/5.jpg" alt="image05" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/6.jpg" alt="image06" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/7.jpg" alt="image07" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/8.jpg" alt="image08" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/9.jpg" alt="image09" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/10.jpg" alt="image10" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/11.jpg" alt="image11" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/12.jpg" alt="image12" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/13.jpg" alt="image13" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/14.jpg" alt="image14" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/15.jpg" alt="image15" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/16.jpg" alt="image16" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/17.jpg" alt="image17" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/18.jpg" alt="image18" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/19.jpg" alt="image19" /></a></li>
                    <li><a href="#"><img src="https://dl.dropbox.com/u/60346665/BlogHocam-MinimalSlayt/images/small/20.jpg" alt="image20" /></a></li>
                </ul>
                <!-- Blog Hocam Minimal Dikey Foto Galeri Eklentisi -->

 

  • Galeride göstermek istediğiniz resimlerin URL’lerini benim yazdığım .jpg uzantılı URL’lerle değiştirin.
  • Resme tıklayınca açılmasını istediğiniz sayfaları # işaretinin olduğu yerlere yazacaksınız.
  • alt="image01-20” olarak gördüğünüz yerlere ise resim hakkında bir tanım metni yazın.

Eklentiyi eklerken takıldığınız bir yer olursa yorum bölümünden sorabilirsiniz. Blogunuzun kenar çubuğunda kullanmanız için bu eklentinin dikey versiyonunu da yakında paylaşacağım.

22 Aralık 2012 Cumartesi

Doğadan Plus Bitki Çayları

Doğadan'ın bitki ve meyve çaylarını içmemiş olanınız yoktur. Senelerdir gözümüz kapalı tükettiğimiz, oldukça güven veren ve bitki-meyve çayları konusunda kendini kanıtlamış bir marka Doğadan. Son zamanlarda sıkça mailler, sorular almaya başladım. Doğadan Plus diye bir şey çıkmış, tıbbi kullanım alanları varmış, nerede satılır, nedir ne değildir diye. Biraz internet araştırması yaparak biraz da eczacılara danışarak bilgi sahibi oldum. Sizi de tıbbi endikasyonları ve içerikleri konusunda aydınlatmak istedim.

Doğadan Plus çaylar, marketlerde satılmıyor. Sadece eczanelerde ve bazı online alışveriş sitelerinden edinebilirsiniz. Aynı zamanda drajeleri de var Doğadan Plus'ın. Çantaya atıp yeri geldiğinde ağza atmalık, oldukça pratik buldum.






6 çeşit çayı, 5 çeşit de drajesi var. Önce, asıl merak konusu olan çaylara bir bakalım: 1 kutunun içinde 20 poşet çay var. Yazdığına göre katkı maddesi içermiyor, tamamen doğal. Direkt tedavi değil, adjuvan, yani destekleyici olarak kullanıldığını da unutmayalım. Yani sorununuz neyse, buna sadece çaylarla deva bulmanız pek olası değil tabii ki.


Lactate: İçinde anason, rezene, frenk kimyonu, melisa, ısırgan ve limon otu var. Rezene ve melisanın sakinleştirici, yatıştırıcı etkisi olduğu zaten su götürmez bir gerçek. Ama asıl etkisi, anne sütünün artmasına yardımcı olmak. Biliyoruz ki bebeklerin ilk 6 ay sadece anne sütü içmesi, su bile içmemesi gerekiyor. Sütü az gelen, emziremeyen annelere destekleyici bir çözüm olabilir.





Diabexin: İçinde zeytin yaprağı, krom, tarçın ve dut yaprağı var. Adından da tahmin edebileceğiniz gibi diyabet hastalarının kullanabileceği bir çay. Tarçının kan şekerini dengeleyici etkisini duymayanınız kalmamıştır. İhtiyacınıza göre tüketi miktarını ayarlayabilirsiniz.






Brotect: İçinde sulforafan glukosinolat(SGS), brokoli tohumu ekstresi, yeşil çay ve limon kabuğu var. SGS, vücudun kansere karşı direncini artırırken, brokoli ve yeşil çay da bilinen en iyi antioksidanlardan olduklarından, kanserden korunmak için etkili bir çay Brotect. Farkına varmadan bir sürü kanserojen maddeye maruz kaldığımız için, ben de bu çaydan düzenli olarak tüketiyorum. En sevdiğim yanı, hiç sevmediğim bir sebze olan brokolinin tadının ağzıma gelmemesi. Limonlu yeşil çay tadı alıyorum içerken. Kansere açtığım savaşta en büyük destekçilerimden bir tanesi.





Relaxive: İçinde passiflora, sarı kantaron, valerian, melisa ve papatya var. Bu saydığım maddelerin hepsi sedatif etkili. Yani misler gibi bir uyku uyumanıza yardımcı maddeler. Aynı zamanda özellikle passiflora olmak üzere huzur verici, rahatlatıcı, dikkat toplamaya yardımcı etkileri de mevcut.







Proflu: İçinde vitamin C, mürver meyvesi, zeytin yaprağı, zencefil, ekinezya, adaçayı, karabiber, limonotu, limon kabuğu, melisa ve kır iğdesi var. Bu bitkileri duyduğunuz an ''grip'' lafı zihninizde çoktan beliriyor zaten. Gripten korunmak, gribe yakalanmışsanız semptomları hafifiletmek için tercih edebilirsiniz.






Allergenol: İçinde çörek otu, zencefil, ısırgan, şahtere, limon otu ve melisa var. Adından da anlaşılacağı üzere allerjik bünyelerin kullanabileceği bir çay.







Gelelim drajelere. Öncelikle şunu söylemeliyim ki drajelerin hepsi şekersiz. Bunları da sadece eczanelerden temin edebiliyorsunuz. Drajeler de; nane-karanfil, ekinezya-zencefil, ıhlamur-bal-zencefil, ada çayı-ökaliptus ve passiflora-melisa olmak üzere 5 çeşitten oluşuyor. Passiflora ve melisa içeren drajeleri uykusuzluk, huzursuzluk gibi sorunlarınız için; diğerlerini de gribin öksürük, balgam, boğaz ağrısı gibi semptomlarını azaltmak için kullanabilirsiniz.




Sağlık Sayfam sağlıklı, mutlu bir 2013 diler!

21 Aralık 2012 Cuma

İlk öpüşme için tüyolar

Dudaklarınız ilk defa öpücük yüzü görüyorsa dünyanın o andan itibaren değişmeye başladığını düşünürsünüz. İlk anda yaşadıklarınızın tarifi zor ama oldukça heyecanlıdır. Peki, ilk öpüşmede nelere dikkat etmelisiniz? İşte cevaplar…

Sevgiliniz sizin onu öpmenizden memnun mu? Öpüşme ile aranızda bir kimya olduğu gerçeği doğru mu? İlk öpüşme bir ilişkide çok önemlidir ve bu tavsiyelere bir göz atın…

Doğru zaman

Öpüşme ile ilgili olan ilk soru doğru zamanın ne zaman olduğudur. Çünkü karşı tarafın beklentilerinden önce yapacağınız bir öpme hareketi yanağın size ters çevrilmesine sebep olabilir. Peki, ne zaman öpüşmeli? Araştırmalara göre çoğu kadın 2. buluşmada kendini öpüşmeye daha hazır hissediyormuş. Ayrıca hatunu kapısına kadar bıraktınız ama orada sürekli oyalanıyorsunuz mutlaka o da sizin öpüşmek istediğinizi anlayacak fakat sizin bu hareketi beklenmeyen bir zamanda yapmanız gerekiyor. Çünkü o kapı önündeki beklemeler size artı puan kazandırmayacak. En beklemediği anda duyguların yoğun olduğu bir zamana kendinizi ayarlayın yeter.

İlk öpüşme her zaman için karşı tarafın zihninde heyecan yaratmalı. Yaratıcılık ve sürpriz faktörü size artı puan kazandıracaktır. Romantik bir anın içinde olduğunuzu hissettiğiniz zaman aslında yer ve zaman pek önemli olmayacak.

Erkek ve kadın birlikte lider olmalı

Çoğu insan ilk öpüşmenin ateşini erkeğin yakması gerektiğine inanır. Ama erkeklerin çoğu da bir kadının ona ilk hamleyi yapmasından hoşlanır. Araştırmalarda erkek deneklere yöneltilen sorulardan birine cevap ise şöyle oldu:

“3. buluşmamızda henüz öpüşmemiştik. Her buluşmamızda 4-5 saat yalnız kalıyorduk ama bir türlü gereken hamleyi yapamıyordum. 4. buluşmamızda sabah erkenden dairemin kapısı çalındı ve karşımda onu gördüm. Hiçbir şey demeden beni o an öptü. İşte bu öpüşmeyi hayatım boyunca unutmayacağım kesin.”

Bu örnekte de görüldüğü gibi hem sürpriz hem de beklenen dışında olan bir olay gerçekten büyük etki yapmış.

Daha fazlasını sonraya bırak

Biliyoruz ilk öpüşmenizin oldukça ateşli olmasını ve uzun sürmesini istiyorsunuz ama böyle bir durum sizin kaba ve aceleci olduğunuzu ona gösterecektir. Kadınlar için ilk öpüşmenin agresif ve sulu olması en kötüsü olarak algılanmaktadır.

Şehvet size artı puan kazandıracak

Standart bir öpücük çoğu zaman ilk için yeterli olabilir. Ama birçok erkek ve kadın tarafından verilen yanıtlarda ekstra romantizm ve manevraların öpüşmenin tutku derecesini arttırdığı belirtildi.

Garip hareketler sizin için eksi puan

Kızı öpeceğiniz zaman saçı veya kulağıyla oynamanız onun hoşuna gidecektir ama sakın kollar ve bacak gibi uzuvları işe karıştırmayın.

Sonuç olarak

Orijinallik her zaman ilk öpüşmeler için uygun değildir. Eğer unutulmayan bir öpücük istiyorsanız içinizdeki sevgiyi ona göstermenin yolunu duygusal bir an yaşatarak gösterin.

Bebeklerde Ürolojik Muayene...

Yeni doğan çocuklarda ürolojik muayene büyük önem taşır. Özellikle inmemiş testis ve fimozis denilen sünnet derisinin darlığı açısından yeni doğan erkek çocukların üroloji uzmanı tarafından kontrol edilmesi gerekir.

İnmemiş Testis Nedir?

Testislerin doğumda torbada olmama durumudur. Testisler sıcaktan çok etkilenir ve vücut sıcaklığı torbanın sıcaklığından daha yüksektir. Dolayısıyla torbaya inmemiş yani vücut içerisinde kalmış testisler yüksek ısıya maruz kalmaktadır. Yüksek ısının testisler üzerinde iki temel etkisi olmaktadır. Bir tanesi sperm üretiminin durması ve dolayısıyla erişkin dönemde kısırlığa yol açması, bir diğeri testiste tümör görülme ihtimalinin normal çocuklara göre 10 kat artmasıdır.

Testis gelişimi 2 yaşında tamamlanır. Dolayısıyla 2 yaşından önce inmemiş testis saptandığı durumlarda en kısa zamanda tedavisinin planlanması gerekmektedir. Testislerin durumu, çapları, çocuğun yaşı gibi etkenlere göre ya bir ameliyat ya da hormon tedavisi uygulanmaktadır.

Fimozis Nedir?

Sünnet derisinin idrar yapmayı kısmen ya da tamamen engelleyecek derecede dar olmasıdır. Çocukta idrar yapmada güçlük, idrar yapma esnasında ağlama, büyüme geriliği, sebepsiz ateş ve böbrek fonksiyonlarında azalma ve hatta böbrek yetmezliğine kadar gidebilen sonuçlara yol açabilmektedir. Dolayısıyla fimozisin erken saptanması ve tedavi edilmesi gerekmektedir.

Fimozis hastalığının ideal tedavisi sünnettir. Yeni doğan döneminde damar ve sinir gelişimi tamamlanmadığından sünnet daha kansız ve iyileşme hızlı olmaktadır.

Sünnet Nedir?

Sünnet, penisin ucunu örten derinin cerrahi olarak alınması ile penis ucunun açığa çıkarılmasıdır. Peki, sünnet ne zaman ve nasıl yapılmalıdır?  Sünnet konusunda çeşitli görüşler bulunmakla birlikte en yaygın olarak kabul gören ve en sağlıklı olanı, bebeklerin doğar doğmaz ve üroloji uzman tarafından sünnet edilmesidir.

Sünnetin Faydaları

• Sünnet derisi iltihabı hastalıkları sünnetten sonra görülmez.
• Sünnet derisi altında idrar toplanması ve sonuçta iltihaba dönüşüp böbreklere zarar vermesi durumu sünnetten sonra görülmez.
• Sünnetsiz olanlarda penis kanserleri görülmesi sıklığı 10 kat fazladır.
• Sünnetsiz erkeklerin eşlerinde rahim ağzı kanserlerine daha sık rastlanır.
• Sünnetsizlerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar daha sık görülür.
• Yeni doğan dönemde yapılan sünnet esnasında belirgin bir kanama olmaz.
• Yeni doğan bebeklerde sünnetten sonra yara daha çabuk iyileşir.
• Sünnetin erişkin yaş döneminde cinsel hayatta olumlu katkısı bulunmaktadır.

Zayıflama garantili besinler

Yapılan araştırmalar sonucunda, tüketilmesi halinde kilo vermeye kesinlikle yardımcı olan 6 besin çeşidi tespit edildi. Uzmanlar, her biri sağlıklı ve zayıflatıcı özelliğe sahip bu besinleri zayıflamak isteyenlerin sofralarından eksik etmemelerini tavsiye ediyor. İşte zayıflama garantili bu besinler…

Yeşil çay

Büyük boy bardak buzlu yeşil çay veya bir büyük bardak sıcak yeşil çay içmek farklılığı başlatabilir. Yapılan son çalışmalarda gönüllü olarak 3 ay boyunca her gün bir şişe yeşil çay içenler, diğer gruba oranla daha fazla yağ kaybetmiştir. Araştırmacılara göre yeşil çayın içinde bulunan kateşinler (yararlı bir fitokimyasal) kalori yakımını sağlayıp, kilo kaybını artırmıştır.

Çorba (Et veya balık suyuna bol domatesli çorba)

Ana yemeğe başlamadan önce içilen et veya balık suyuna bol domatesli çorba kişiye doygunluk hissi verir. Böylece kişi ana yemeğe geçişte kendisini tok hissettiği için daha az kalori alma eğiliminde olur. Düşük kalorili çorbalar açlığı bastırmakta çok işe yarar.

Yeşil salata

Düşük kalorili salatalar ana yemek öncesi kendinizi doymuş hissettirecek bir başka iyi seçenektir. Yapılan bir araştırmaya göre yemekle birlikte yenen düşük kalorili küçük salata, öğünde alınan toplam kaloriyi yüzde 7, büyük bir salata ise yüzde 12 azaltabiliyor. Ancak araştırmanın sonuçları yüksek kalorili salatalar için tersinin doğru olduğu ortaya koydu. Öğün sırasında yenen yüksek kalorili küçük bir salata alınan kaloriyi yüzde 8 artırırken, büyük bir salata yüzde 17 artırıyor. “Sağlıklı bir salata nasıl hazırlayabilirim” diye düşünüyorsanız; taze ıspanak yaprakları (2 bardak dolusu), 1 orta boy salatalık, 1 orta boy domates ve 1 /4 bardak rendelenmiş havuçla yaklaşık 70 kalorilik, 5,5 gram lif içeren sağlıklı bir salata hazırlayabilirsiniz.

Yoğurt

Yağsız yoğurdun içindeki kalsiyumun zayıflatıcı etkisi olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. Bir çalışmaya göre günde 3 porsiyon yüksek kalsiyumlu ve yağsız yoğurt tüketen obez bireyler, düşük kalsiyum ve yağlı yoğurt tüketen obezlere göre yüzde 22 daha fazla kilo ve yüzde 61 daha fazla vücut yağı kaybetmiştir. Burada en etkileyici sonuç ise yüksek kalsiyumlu, yağsız yoğurt yiyenlerin yüzde 81 daha fazla trunkal (karın bölgesindeki) yağ kaybetmeleridir. Yoğurt hem karbonhidrat hem de proteini bir arada bulundurduğu için kan şekeri regülasyonunda ve açlık kontrolünde etkili olmaktadır.

Kuru baklagiller

Kuru baklagiller içeriğindeki lifler dolayısıyla kendinizi tok hissetmenizi daha çabuk sağlar. 1,5 bardak barbunya yaklaşık 8 gram lif, 7 gram protein ve yaklaşık 110 kalori içerir. Baklagilleri yemek olarak tüketebileceğiniz gibi haşlayıp, salata ve çorbalarınızın içine de ekleyebilirsiniz.

Su

Suyun süper besin olarak kabul edilmesinin en önemli nedeni “0” kalori olmasıdır. Eğer yüksek kalori içeren içeceklerden tüketirseniz bunu dengeleyebilmek için daha az yemek zorunda kalırsınız. Araştırmalar gösteriyor ki karbonhidratları içmektense yemek daha iyidir. Su, tüm vücut fonksiyonları için önem taşır ve günün her saatinde tüketilebilir. Suyunuzu sade olarak içmekten hoşlanmıyorsanız, içinde taze meyve dilimleri bekleterek tüketebilirsiniz.

Balık Etli Kadınlar Daha Zeki!

Kadınlar, fazla kilodan şikayet edip zayıflamanın yollarını aramasına rağmen biraz fazla kilonun kadınlara yararlı olduğu ortaya çıktı.

İsveç'te yapılan bir araştırma, ortalamanın biraz üzerindeki bir kilonun, kadınların aynı anda birkaç işi daha iyi yapabilmesine ve daha zeki olmasına yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.

İsveç'in dünyaca ünlü araştırma merkezlerinden birisi olan Karolinska Enstitüsü'nce yapılan araştırmada, biraz fazla kilosu olan kadınların vücutlarının daha fazla östrojen hormonu salgıladıkları ve bunun da beyin fonksiyonlarını pozitif yönde etkilediği ortaya konuldu. Araştırmayı yürütenlerden Petra Thilers, bu konuda basına bilgilendirmede bulunurken, araştırmanın amacının "cinsellik hormonlarının beyin fonksiyonlarını nasıl etkilediğini tespiti" olduğunu kaydetti.

Beyine Pozitif Etkisi Var

On yıllık bir dönem içerisinde 40 ila 66 yaş arasındaki 301 kadını takip ettiklerini söyleyen Thilers, bu kadınların hormon seviyelerinin düzenli olarak ölçüldüğünü ve ona göre değişik testler yapıldığını aktardı. Buna bağlı olarak beyin ve hafıza kapasitesindeki değişiklikleri de incelediklerini dile getiren araştırmacı Thilers, kadınlardaki kilonun beyin üzerindeki bu pozitif etkisini gözlemlediklerini ifade etti. Thilers ayrıca bu fazla kilonun özellikle orta yaşa geçiş aşamasında yardımcı ve faydalı etkilerinin olduğunu ve beyni koruduğu iddia etti.

Bu tespite rağmen, İsveçli araştırmacı Thilers, şöyle bir uyarıda bulunmayı da ihmal etmiyor: "Buna rağmen kimseye fazla kilolu olmasını tavsiye edemem. Çünkü fazla kilonun sağlığa birçok negatif etkileri var."

Sürekli aşkın formülleri

Büyük aşklarla başlayan evlilikler bile, bir süre sonra yerini monotonluğa bırakır… 

Bunu önlemek için çiftler mutlaka kendilerine de zaman ayırmalıdır. Evliliklerde çiftler bazen etraflarında başka insanlar, aktiviteler olduğunu unuturlar ve sadece birbirlerine odaklanırlar. Bu, anlaşılır bir durum olmakla birlikte dışarıya açılan bir pencereniz olmazsa bir süre sonra birbirinizi boğabilirsiniz.

Eşinizle tanışmadan önce bir sürü kız arkadaşınızla birlikte olurdunuz, ailenize daha fazla zaman ayırırdınız, iş yerinizde daha fazla vakit geçirirdiniz ya da kendinizi geliştirmek için kurslara giderdiniz.

Bağımsız olun
Peki, şimdi ne oldu, sevgili kocanız hayatınızın merkezi haline geldi. Bunun yerine, bir birey olarak değerinizin farkına varın ve arkadaşlarınızla birlikte ondan bağımsız aktivitelerde de bulunun. Böylece hem kendinizi iyi hissedersiniz hem de evliliğiniz monoton bir hale gelmez.

Sosyal hayatınız sadece diğer çiftlerle birlikte geçiyorsa hayatınız çok sıradan hale gelebilir ve kendinizi ölmüş ve evlilik cehennemine gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Bunu hem onun arkadaşlarıyla hem sizin arkadaşlarınızla, iş ve okul arkadaşlarınızla, komşularınızla, ailenizle, yeni edineceğiniz arkadaşlarınızla görüşerek aşabilirsiniz.

Ailesine karşı saygılı davranın
Kayınvalideniz ya da kayınpederiniz sizi sevmeyebilir ve dedikoducu olabilir, her şeye burunlarını sokabilirler ya da sizi bulunduğunuz ortamlarda utandırabilirler. Ne olursa olsun, her gördüğünüz yerde kollarınızı açıp onları kucaklamayı ihmal etmemelisiniz. Onlar hakkında ne düşündüğünüz önemli değil, kocanızı onların yetiştirdiğini düşünün.

Ütü Alışkanlığı Nereden Geliyor

Adem ve Havva'nın çıplak bedenlerini süslemek istedikleri Cennet bahçesinden, Paris ve Milano'nun podyumlarına, kadınlar ve erkekler çok eskilerden beri nasıl göründüklerinin hep bilincinde olmuşlardır. 

Günümüzde giyim, benlik ve kişiliğin dışavurumu, bireysellik ve kimliğin uzantısı haline gelmiştir. Ve tarihin bir yerlerinde insan, üzerine kuşandığı giysileri yumuşatmak gibi bir gereksinime yanıt verme çabasıyla ütünün ilk temellerini atmıştır.

Ütünün ya da presin ilk izleri, ilkel insanın yeryüzüne adım attığı çağa uzanıyor. Ancak teknoloji, aşama aşama, zamanın çehresini değiştirdi. Eski iskandinav kadınların mezarlarında, kumaşları düzeltme aracı olarak cam toplar ve biçimlendirilmiş taşlar bulunmuştur. Çinlilere ait eski kayıtlar ise, onların bu iş için seçtigi aracın evde yanan kömürle ısıtılan ve tahta ya da fildişi bir sapla bastırılan pirinç ya da bronz bir tava olduğunu gösteriyor.

Geleneksel pres yaklaşımından ütülemeye ilk geçiş i.Ö. 4. yüzyıl kadar erken bir tarihteYunanlıların kıvrımlı ütüyü icat etmesiyle gerçekleşti. Ocak karıştırma demirine benzeyen ve ısıtılarak kullanılan bu araç daha sonra, karmaşık yüzey ve kıvrımlardaki kırışıklıkları gidermek için kullanılınca, 16. yüzyıl boyunca,  Avrupa'da moda oldu. Ancak Avrupalılar, ısıtılan tavaya benzer bir yaklaşımı, 13. yüzyılda, kendilerine ait kömürlü sıcak kutu biçiminde ortaya koydular. Bu kez kutu, ateşi yanık tutmak için kullanılan bir baca ya da yanma desteği dışında bütünüyle kapatılmıştı. Ne yazık ki bu kutuların oksijen deliğinden kurum dökülmesi gibi bir kusurları vardı ki bu da temiz çamaşırları ütüleme amacını bozguna uğratıyordu.

Orijinali "iron" olan "ütü" sözcüğünün, kökeninde yer alan anlamın belirginlik kazanması fazla zaman almadı. Demir parçasından yapılan ve harici olarak ısıtılabilen bir presleme aracı icat edildi. isteğe bağlı bir araç olan bu ilk ütü neyse ki zamanla değişim ve gelişim gösterdi. icat edilen ilk ütü, tahmin edebileceğiniz gibi, son derece ağırdı ve kumaşı düzelten güç ağırlık ve sıcaklığın birleşiminden oluşuyordu. Zamanla ütünün sapı tahtadan yapılmaya, parmakları korumak için ısı deflektörleri kullanılmaya ve ısı transferini en aza indirmek için çıkarılabilir saplar üretilmeye başladı.  Ancak büyük devrim 17 yaşındaki Mary Webber ütüyü sarmak için plasterler kullanarak hem ısı sağlamayı hem de parmakları ve tahta sapı korumayı başarınca gerçekleşti.

Çok geçmeden kömür gazı (doğal gaz), beyaz gaz (bir tür benzin) ve alkolle işlev gören, kendi kendine ısınan ütüler icat edildi. Ve son olarak da elektrikli buharsız ütüyü buharlı ütü izledi.

Günümüzde ütü, yıkama ve temizleme işlemlerinde, kendine ait önemli yeri korumaktadır. Zaman içinde, teknolojinin getirdiği kolaylıklarla, ütüleme işleminin zorlukları giderilmiştir. Bunun sonucu ise daha zarif kumaşları kullanabilme olanağı ve çok daha canlı bir görünüm olmuştur. Diğer bir deyişle, düzgün kişiliğin gerçek bir yansıması...