30 Temmuz 2013 Salı

Resmi Blogger İletişim Formunu Sabit Sayfaya Ekleme

Yaklaşık 2 – 2,5 ay önce Blogger özelliklerini arttırmaya devam etmiş ve offical iletişim formunu gadget olarak ekleme imkanı sunmuştu. Oldukça hızlı, basit ve kullanışlı olan bu iletişim formunun belki de tek kötü yanı sadece gadget olarak eklenebilmesiydi. Bu yazıda Blogger’ın resmi iletişim formunu kullanarak nasıl iletişim sayfası oluşturabileceğinizi anlatmak istiyorum.

 

 

1. Adım: Öncelikle Blogger’ın iletişim formu gadgetını blogunuzun sidebarına eklemeniz gerekiyor. Bunun için Blogger kumanda panelinize girdikten sonra Yerleşim > Gadget Ekle > Diğer Gadgetlar yolunu takip ederek listeden İletişim Formu gadgetını seçin.

 

İletişim Formu Gadget

 

2. Adım: İletişim formunun sidebarda olmasını istemediğimiz bu adımda formun gadget olarak görünmemesi için gerekli kod değişikliğini yapacağız.

 

Blogger kumanda paneline girip Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu takip ettikten sonra sonra Widget’a Atla > ContactForm1 diyerek iletişim formuna ait kodların olduğu bölüme gelin. Bu bölümdeki kodların sol tarafındaki ikonuna tıklayarak kodları genişletin. Genişletme işlemini yaptığınızda iletişim formu gadgetına ait kodlar şu şekilde gözükecektir:

 

<b:widget id='ContactForm1' locked='false' title='İletişim Formu' type='ContactForm'>
    <b:includable id='main'>
  <b:if cond='data:title != &quot;&quot;'>
    <h2 class='title'><data:title/></h2>
  </b:if>
  <div class='contact-form-widget'>
    <div class='form'>
      <form name='contact-form'>
        <p/>
        <data:contactFormNameMsg/>
        <br/>
        <input class='contact-form-name' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-name&quot;' name='name' size='30' type='text' value=''/>
        <p/>
        <data:contactFormEmailMsg/> <span style='font-weight: bolder;'>*</span>
        <br/>
        <input class='contact-form-email' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-email&quot;' name='email' size='30' type='text' value=''/>
        <p/>
        <data:contactFormMessageMsg/> <span style='font-weight: bolder;'>*</span>
        <br/>
        <textarea class='contact-form-email-message' cols='25' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-email-message&quot;' name='email-message' rows='5'/>
        <p/>
        <input class='contact-form-button contact-form-button-submit' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-submit&quot;' expr:value='data:contactFormSendMsg' type='button'/>
        <p/>
        <div style='text-align: center; max-width: 222px; width: 100%'>
          <p class='contact-form-error-message' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-error-message&quot;'/>
          <p class='contact-form-success-message' expr:id='data:widget.instanceId + &quot;_contact-form-success-message&quot;'/>
        </div>
      </form>
    </div>
  </div>
  <b:include name='quickedit'/>
</b:includable>
  </b:widget>

 

Burada kırmızı renkle gösterdiğim kodların tamamını silerseniz blogunuz iletişim formunu algılayacak ancak sidebarda gadget olarak gözükmeyecek. Sonraki adım sabit bir iletişim sayfası oluşturarak iletişim formunu burada göstermek olacak.

 

3. Adım: Sıra sayfayı oluşturma geldi. Sayfalar > Yeni Sayfa > Boş Sayfa yolunu takip ederek yeni bir sayfa oluşturun ve sayfa başlığına İletişim  yazın. Daha sonra sol üst taraftaki Oluştur / HTML sekmelerinde HTML sekmese geçerek aşağıdaki kodları buraya yapıştırın:

 

<div class='widget ContactForm' id='ContactForm1'>  <div class='contact-form-widget'>
    <div class='form'>
      <form name='contact-form'>
        <p>İsim<p>
        <input class='contact-form-name' id='ContactForm1_contact-form-name' name='name' size='30' type='text' value=''/>
        <p>E-Posta *</p>
        <input class='contact-form-email' id='ContactForm1_contact-form-email' name='email' size='30' type='text' value=''/>
        <p>Mesaj *</p>
        <textarea class='contact-form-email-message' cols='25' id='ContactForm1_contact-form-email-message' name='email-message' rows='5'></textarea>
        <input class='contact-form-button contact-form-button-submit' id='ContactForm1_contact-form-submit' type='button' value='Gönder'/>
        <p class='contact-form-error-message' id='ContactForm1_contact-form-error-message'></p>
        <p class='contact-form-success-message' id='ContactForm1_contact-form-success-message'></p>
      </form>
    </div>
  </div>
</div>

 

Önizleme yaptığınızda sorun yoksa ve iletişim formu gözüktüyse sayfayı kaydedebilirsiniz.

 

4. Adım: Sırada iletşim formuna biraz stil vermek var. Şablon > HTML’yi Düzenle yolunu takip ettikten sonra  <b:skin><![CDATA ile ]]></b:skin> kodları arasında bir yere aşağında stil kodlarını ekleyin.

 

/* Blog Hocam İletişim Sayfası */
.contact-form-widget {
width: 500px;
max-width: 100%;
margin: 0 auto;
padding: 10px;
background: #E6E7E8;
color: #000;
border: 1px solid #656E75;
box-shadow: 0 1px 4px rgba(0, 0, 0, 0.25);
border-radius: 10px;
}

.contact-form-name, .contact-form-email, .contact-form-email-message {
width: 100%;
max-width: 100%;
margin-bottom: 10px;
}

.contact-form-button-submit {
border-color: #656E75;
background: #E6E7E8;
color: #000;
width: 20%;
max-width: 20%;
margin-bottom: 10px;
}

.contact-form-button-submit:hover{
background: #679EC9;
color: #ffffff;
border: 1px solid #FAFAFA;
}
/* Blog Hocam İletişim Sayfası */

 

Şablonu kaydedin ve Blogger’ın resmi iletişim formunu kullanarak oluşturduğunuz iletişim sayfanız hazır.

 

İletişim sayfası

 

Takıldığınız yer olursa yorum bölümünden sorabilirsiniz.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Panik Atak Uykuda da Vuruyor!

Panik atak hastalarının yüzde 48’inin uyku sırasında da ortada hiçbir neden yokken panik atak geçirdiğini biliyor muydunuz?

Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E. A. Hastanesi’nin (BRSHH) bilimsel dergisi Düşünen Adam’da yayınlanan bir araştırma, panik atak hastalarının yüzde 48’inde uykuda da panik atak görüldüğünü ortaya koydu.

BRSHH'den bir grup bilim adamının yaptığı bir çalışma, uyku panik atağının (UPA) farklı bir yapıya sahip ayrı bir alt grup olabileceğini ortaya çıkardı.

Ortada herhangi bir gerçek neden yokken, kişinin uykudan ani bir çarpıntı ve korku ile uyanması olarak tanımlanan ve tekrarlayıcı olan panik hali, uykuda panik atak olarak tanımlanıyor. Çalışmaya dahil edilen 98 panik bozukluğu hastasının 51’inde, çalışma kriterlerine göre uyku panik atağı görüldü.

Boğulma Hissi ve Çarpıntı...

Yapılan çalışmada, panik bozukluğu hastalarının yüzde 48’nin uyku panik atağı geçirdiği saptandı. Uyku panik atağı olgularında en sık görülen belirtiler ise; boğulma hissi, uyuşukluk, çarpıntı, denge kaybı, ölüm korkusu ve korkuya kapılma olarak tespit edildi.

UPA olan panik bozukluğu olgularında, hastalığın daha şiddetli seyrettiği, depresyon birlikteliğinin sık olduğu, ayrıca, bu hastalarda uyku bozukluklarının eşlik ettiği, uykuya dalma ve sürdürmekte zorluk yaşandığı, sabah yorgun kalkmanın sık görüldüğü saptandı. Ek olarak, hastalar uyku ile ilgili kaçınmalar ve davranış değişiklikleri, uyumaktan ve yalnız yatmaktan kaçınma davranışı sergiliyor.

Erkeklerin korkulu rüyası!

“Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez”

İlaç tedavisi sertleşmeyi etkiliyor
Uzun süreli ilaç tedavisi gören erkeklerin sertleşme sorunuyla karşılaşabileceklerini dile getiren Cinsel Terapist Psikolojik Danışman Dolunay Kadıoğlu, bu tip durumlarda ilaç tedavisini kesmeden bir uzmana başvurmak gerektiğini ve uzman eşliğinde cinsel terapi desteği alınabileceğini belirtti.

Erektil fonksiyon bozukluğu yani sertleşme sorununun cinsel aktiviteyi sürdürmede ortaya çıkan en büyük sıkıntılardan biri olduğunu ifade eden Kadıoğlu, bu sorunun erişkin erkeklerin %20’sinde görüldüğünü kaydetti. “Kişi ereksiyonu ya hiç sağlayamaz ya da ilişkiye girebilecek kadar sürdüremez” diyen Kadıoğlu, hemen hemen her erkeğin yaşamının bir döneminde sertleşme sorunuyla karşılaşabileceğini sözlerine ekledi.

Antidepresanlar sertleşme bozukluğu yapıyor
Sertleşme sorunun hem psikolojik hem de fizyolojik kökenli olabileceğine değinen Kadıoğlu, yaşanan uzun süreli hastalıklar ve bunların tedavisinde kullanılan ilaçların da sertleşmede ve özellikle meni çıkarmada olumsuz etki yaratabileceğini vurguladı. Kadıoğlu bu hastalıkları sıralayarak şu tavsiyelerde bulundu: “Şeker hastalığı ve ilaçları, antidepresanlar, psikiyatrik ve türevi ilaçlar, hormonal ilaçlar, varikosel gibi damar hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları ve ilaçları, tansiyon düşürücü ilaçlar, migren ilaçları, uyarıcı ilaçlar, kolesterol ilaçları, kilo kaybettirici ilaçlar, sigara , alkol, kokain, esrar gibi  maddeler ve uyuşturucular ereksiyon üzerinde olumsuz etki oluşturabilir.

Eğer bir süredir bu sorunlardan birini ya da birkaçını birden yaşıyorsanız ve ereksiyon sorununuzda varsa ilaçlarınızı kullanmaya lütfen devam edin ve konuyu doktorunuzla görüşün. Sertleşmeyi daha kaliteli hale getirmek için yapılabilecekleri değerlendirmek ve öğrenmek için bir cinsel terapistten eşinizle birlikte destek alabilirsiniz.”

Otuzlu yaşlarda cilt sağlığı için dikkat

Hayatın dönüm noktalarından olan otuzlu yaşlarda; yılların izleri yüzümüzde belirmeye başlar. Bu durumda panik yapmak yerine, bazı önlemler alarak ve doğru bakım yöntemleri uygulayarak, yaşlılık izlerine dur diyebilirsiniz!

Yaşlanmayı geciktirmek için antiaging ürünlere başlayın, antioksidan içerikli kremler kullanın. Geceleri meyve asidi içerikli kremler sürmeden uyumayın! Erken kırışıklıkların yerleşmesini peelingle durdurun, sarkan cildinizi mezoliftingle toplayın… Medical Park Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Gökhan Okan; hem ruhsal hem de fiziksel açıdan önemli bir dönüm noktası olan otuzlu yaşlardaki cilt bakımının püf noktalarını anlattı.

Ruhu da etkiler cildi de
Otuzlu yaşlar; hayatın önemli bir dönüm noktası. Hayatın sorumlulukları bu yaşlarda artar; yoğun iş temposu, evlilik düzeni ve çocuk yetiştirme arasındaki dengeyi düzene koymak için zorlu bir mücadele verilir. Dönüm noktasının olduğu otuzlu yaşlarda yaşlanma belirtileri de görülmeye başlar.

Ciltte birtakım değişiklikler gözlenir. Ancak alınacak bazı önlemlerle yaşlanma süreci geciktirilip,  kişinin kendisini daha iyi hissetmesi sağlanabilir; bu ruh hali hayata karşı daha güçlü mücadele verilmesine de katkı sağlar.

Cildiniz kurur korkmayın
Ergenlik dönemi boyunca devam eden yoğun yağlanma ve akne sorunu ilerleyen yıllarda azalmaya başlar, cildin yağ salgısı ve nem salgısında azalma görülür. Bu da otuzlu yaşlarda, kişilerin daha az yağlı ve daha nemsiz bir cilde sahip olmasına neden olur.

Ergenlikteki güneş olgunlukta leke demek
Cilt lekeleri kendini gösterir
Ergenlik döneminde bilinçsizce yoğun güneşe maruz kalınması bu yaşlarda ciltte etkisini gösterir. Kılcal damar genişlemeleri, cilt lekeleri belirmeye başlar. Ergenlik döneminde solaryuma girenlerde bu sorunlar daha belirgin olarak gözlenir. Yaşa bağlı olarak ciltte kollajen ve elastin salgısında azalma başlar ki
kırışıkların başlamasının ana nedeni bu maddelerin azalmasıdır.

Doğru ürünleri seçin
Otuzlu yaşlara merhaba diyenler, öncelikle kullanmış oldukları günlük bakım ürünlerine dikkat etmeliler. Cilt yapısına uygun olan bir temizleyiciyle cilt temizlendikten sonra, nemlendirici kullanılmalı. Yağlı cilt yapısına sahip olanlar, cildi kurutucu bir temizleyici tercih etmeli. Kuru cildi olanların da deriyi kurutmayan bir ürünle ciltlerini temizlemeleri gerekir. Tonik tarzı ürünler kuru cilde sahip olan kişiler önerilmezken, yağlı cildi olanlara tonik kullanımı uygun olur.

Şimdi antiaging zamanı
Kreminiz koruyucu olsun
Kullanılacak nemlendiricinin yağlı cildi olanlarda hafif olmasına, kuru cilde sahiplerde ise yoğun yağ ve nem içermesine önem gösterilmeli. Nemlendiricide güneş koruyucu bulunması, güneşten kaynaklanan lekelerin tedavisi açısından faydalı olur.

Antioksidan kremi iyi gelir
Yaşlanmayı geciktirmek amacıyla kullanılacak antiaging ürünlerde; vitamin C, vitamin A, koenzim Q ve meyve asidi içermesine önem verilmeli. Otuzlu yaşlar, bu ürünlerin kullanılmasına başlanması açısından uygun bir zaman. Özellikle düzensiz beslenen, sigara içen ve yoğun stres altındaki kişilere antioksidan içerikli kremler önerilir.

Ölü cilt için meyve asidi
Geceleri meyve asitli krem
Meyve asidi içerikli kremler ciltteki ölü tabakanın atılmasını kolaylaştırmanın yanında cilde parlaklık da kazandırır. Özellikle gece kullanımları tavsiye edilir. Gündüz kullanılacaklarsa da, arkasından güneş koruyucu sürülmeli. Göz çevresinde erken yaşlanma belirtilerinin hafifletilmesi amacıyla dermokozmetik
ürün kullanıma başlanmalı.

Kırışıklıkları durdurun
Otuzlu yaşlar peeling uygulamaları için çok uygun bir zaman. Peeling hem oluşmaya başlayan erken kırışıklıkların yerleşmesini durdurur, hem de ciltte bulunan lekelerin tedavisini sağlar. Özellikle derin yerleşimli olduğu düşünülen lekelerde peeling işlemi,  krem tedavisiyle birlikte iyi bir tedavi yöntemi.

Peelingle yıllara meydan okuyun
Peelinginiz de meyveli olsun
Peelingin üst tabakadaki hücrelerin soyularak atılmasını ve alttan sağlam canlı deri gelmesini sağlar. Peeling iki ya da üçer hafta arayla dört ile altı seans arasında yapılır. Peeling işlemi için kullanılacak asidin gücü, kişinin cilt yapısı ve mevcut olan soruna göre belirlenir.

Güneşten korunun
Peeling sonrası ciltte kızarıklık, hafif kabuklanma, kepeklenme gibi bulgular gözlenebilir. Bu bulgular birkaç günde nemlendiriciler ile hafifler. Peeling sonrası yeni gelen deri güneşe karşı çok hassas olacağından, güneşten korunmak çok önemli. Güneş koruyucu kullanımına tedavi sonrası da devam edilmeli.

Mezoliftingle gençleşin
Sarkan cilde neştersiz önlem
Otuzlu yaşlarda ciltte görülmeye başlanan sarkma, elastikiyet kaybı ve kırışıklıklar, mezolifting ile tedavi edilebilir. Cildi yenileyen antioksidanlar, vitaminler ve mineraller, cilde nem kazandıran hyarülonik asit maddesi minik iğnelerle cilt altına enjekte edilir. Cilt nemlenmiş, parlak görünüm kazanmış ve yenilenmiş olur. Ortalama 4-6 seans, 2-4 haftalık aralıklarla uygulanır.

Boynunuz da kuğu gibi olsun
Yüz dışında boyun, dekolte bölgesi ve eller mezolifting uygulanabilen diğer alanlardır. Ağrısı minimal olduğu için uygulama öncesi lokal anestezik krem uygulanması yeterli olur. Mezoliftingin yan etkisi yok denecek kadar az.

Botoksla çizgilerin yerleşmesini engelleyin
Çizgiler kader değil
Otuzlu yaşlarda hafif belirmeye başlayan çizgiler botulinum toksini ya da bilinen ismiyle botoks işlemiyle tedavi edilir. Bu yaşlarda yapılacak botoks, çizgilerin yerleşmesini engeller. Özellikle yüzün üst kısmı ve göz çevresinde bulunan çizgilerinin ortadan kalkmasında faydalı olur.

Hamileyseniz dikkat! Duyduklarınız yalan olabilir...

Hamilelik döneminde birçok kişi ağız ve diş sağlığı hakkında kulaktan duyma bilgilerle dental tedaviler için yanlış kararlar alabiliyor. 

Anne adaylarının bu dönemde duydukları yanlış ve doğru bilgiler hakkında Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu açıklamalarda bulundu.

Her hamilelikte bir diş kaybedilir: Yanlış 
Halk arasında ‘Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı’ şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor.

Hamilelikte dişlerden kalsiyum çözünmesi olmaz: Doğru 
Hamilelik döneminde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyum alması gerekiyor. Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum annenin kemiklerinden karşılanır. Ancak anne adayı hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız-diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.

Hamileyken dişler daha az fırçalanmalı: Yanlış 
Gebelik hormonlarının etkisi ile diş etleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. Ancak anne adayları, hamilelik döneminde diş sağlığına daha fazla özen göstermelidir. Sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce dişler özenli bir şekilde fırçalanmalıdır.

Hamilelikten önce diş çürüğü tedavi edilmelidir: Doğru
Dişlerde çürük varsa hamilelik öncesi tedavi edilmelidir. Hamilelikte çürük dişler erken doğuma, bebeğin düşük kilolu doğmasına yol açabilir.

Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmalı: Yanlış 
Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmamalı, ağız bol suyla çalkalanmalıdır. Aksi takdirde mide asidi ile birleşen diş fırçalama işlemi, dişlerin yapısında aşınmalara sebep olur.

Hamileyken bol tatlı gıdalar yenirse çocuk kız, ekşi gıdalar yenirse erkek olur: Yanlış 
Hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız-diş sağlığı için oldukça önemli. Ancak tüketilen gıdaların bebeğin cinsiyetini belirlemede hiçbir etkisi yoktur. Tersine, anne adayları özellikle yemek aralarında şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

Hamileyken diş taşı (plak) temizliği yaptırılmaz: Yanlış
Anne adayları, hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermelidir. Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassas yapar. Bu nedenle hamilelik döneminde üç-dört aylık periyotlarla diş taşı temizliği yaptırmak, zorlaşan ağız hijyenini korumak için ideal bir yoldur.

Hamilelik döneminde dental tedaviden kaçınmak gerekir: Doğru
Bebeğin organ gelişim evresi olan hamileliğin ilk 3 ayında, etkili dental tedaviden kaçınılması gerekiyor.

Acil müdahale gerektiren durumlarda bile dental tedaviden kaçınmalıdır: Yanlış 
Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.

Gebelikte ağız gargarası yapılmaz: Yanlış 
Hamilelik döneminde ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

26 Temmuz 2013 Cuma

Bloggerlar İçin Hedef Kitlenin Önemi

Bir blogger için en önemli unsurdur, “hedef kitle”. Neye?, neyden?, niçin? yazdığının temellerini belirler. Aksi halde blog dünyasında “boş avare olarak hayatını daim eder. Ve sonu yakın olanlar arasına kendini ekler. İnsan hayatı boyunca hedefleri doğrultusunda yaşar; gerek iş hayatı olsun, gerek aşk hayatı bu hep böyledir. Koyduğu bir kriter vardır ve bu hedefler doğrultusunda savaşır. Bloglarda insan gibidir, bir hedefi olabilmesi için “hedef kitlesi” olması gerekir. İleride aydınlık günlere ulaşacağı, yol arkadaşları. Hedef kitle belirleme de birçok unsur vardır ama basitçe iki unsuru ön plana alabiliriz:

 

 

1. Kendini Tanıma

 

İnsanın hayatının her aşamasında olduğu gibi bu işte de en önemli unsurudur. İnsan kendi yeterliliklerini belirleme ve ona göre davranmalı. Yazacağı blog kişisel blog ise nelerle hedef kitlenin karşısına çıkacağını bilmeli. Eksikliklerinin nedenlerini bilmeli ve ona göre davranmalıdır. Çünkü üretici olacağı bu dünyada karşısında tüketici olacaklara sorumludur.( Bknz.)

 

Ayrıca blog açmadan önce “ben kime/kimlere karşı sorumluyum?” ve “neye karşı sorumluyum?” sorularını da kendinde aramalıdır. Ve daha sonra bu sorumlu olduğum “insanlara neler verebilirim?” diyebilirse, blogunun sağlıklı başlangıcını sağlayabilir.

 

Bloggerlar için hedef kitlenin önemi

 

2. Ham Hedef Kitle Belirleme

 

Kendini tanıma aşamasını geçtikten sonra bir blogger esas olarak hangi taslaklar üzerinde uğraşacağını belirlemiş olur. Ve hangi kesimin üzerinde etkili olmak istediğini bir bakıma belirlemiş olur. Bu ham kitleyi belirlerken kendi yaş durumu, sosyal statüsü veya görüşü olabilir. 18 yaşında bir bireyin 60 yaşında biri gözünden yazamayacağını düşünürsek, kendi yaşıtlarının dili ve gözüne göre yazması daha mantıklıdır.

 

Bu ham kitlenin bir diğer önemi blog yaşamı boyunca kimi kaybederse kaybetsin, kaybetmeyecekleri arasında kesinlikle ham kitle olmalıdır.(Ham Kitle: blog dünyasın girdiğinde hitap ettiği esas topluluk.) Eğer kayıp burası olursa, terk edilmek blogunu çöp bloglar arasına sokacaktır. Bu yüzden insan kendi yapacaklarını belirledikten sonra bunu uygulayacağı kitleyi de iyi belirlemelidir.

 

Hedef kitle her iş için önemli bir unsurdur. Ortada bir ürünün vardır; fakat bunu pazarlayacağın bir pazar yoksa ürününün de hiçbir önemi yoktur. Bu ürünün hitap edeceği bir topluluk vardır. Bu yüzden ürünün kimlere hitap edeceğini ancak o ürünü üreten/üretenler bilir. Blogger dünyasında zamanla başka kitleler de çevrenize girebilir ama önemli olan bu yola çıktığında hitap ettiğin kişilerdir. Çünkü varlığını o kitlelerin ekseninde sürdürebilirsin.

 

Yazar Hakkında: Ruhsuz Atmaca'nın, tek ve temel amacı insanlığa bir şey katabilir miyim?, katabilirsem nasıl olmadır?, bu soruları kendine sorarken bir anda kendisini blog dünyasında bulur.Ruhsuz Atmaca blogunun kapağında yer alan ve ismini verdiği "Atmaca", insanlara benzer duygulara sahip bir canlıdır. Yırtıcılığı nedeniyle isminin önüne "Ruhsuz" takısı gelmiştir. Blogun sloganı ise: "Yazdıklarım ve Yazacaklarım Atmacanın Bakışlarında Gizli..." oluşturur.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

3 Boyutlu Açılır Menü

Blog şablonlarının ve tasarımlarının en önemli öğelerinden biri şüphesiz menüler. Bu sebeple farklı tarzlarda menüler paylaşmam için çok mesaj alıyorum. Bugüne kadar 3 değişik tarzda menü paylaşmıştım. Bunlar:

 

- Basit Link Menüsü

- Dropdown Menü

- CSS Mega Açılır Menü

 

Bu yazıda paylaşacağım 3 boyutlu açılır menün de işlev olarak mega açılır menüden farkı yok. Farkı açılırken 3 boyutlu bir efektle açılmasında.

 

3 Boyutlu Açılır Menü

 

Resimde gördüğünüz gibi bu menüye; 1 sütunlu, 2 sütunlu, 3 sütunlu açılır ve sabit öğeler ekleyebiliyorsunuz. Menünün nasıl çalıştığını ve 3 boyut efektini görmek isterseniz demo videoyu izleyebilirsiniz.

 

 

Gelelim menüyü blogunuza eklemeye. İlk olarak stil kodlarını ekleyelim. Bunun için Blogger kumanda paneline giriş yaptıktan sonra Şablon > HTML’yi Düzenle diyerek şablonun kodlarını açıyoruz ve Ctrl + F kuş kombinasyonuyla açılan arama kutusunun yardımıyla ]]></b:skin> kodunu buluyoruz. Bu kodun üzerinde bir yere aşağıdaki stil kodlarını ekliyoruz.

 

/* Blog Hocam 3D Açılır Menü */

.menuHolder {margin:25px 0 100px 0; text-align:center; position:relative; height:40px; z-index:20; background:#F1921A;
border-radius:8px;
box-shadow:0 15px 10px -8px rgba(0,0,0,0.4);
-moz-perspective: 100px;
-webkit-perspective: 100px;
-o-perspective: 100px;
perspective: 100px;
}
.menuHolder ul.nav li {display:inline-block; display:inline;}
.menuHolder ul.nav {padding:0; margin:0; list-style:none; display:inline-block;
-moz-transform-style: preserve-3d;
-webkit-transform-style: preserve-3d;
-o-transform-style: preserve-3d;
transform-style: preserve-3d;
}
.menuHolder ul.nav li {float:left; display:block; padding:0 4px;}
.menuHolder ul.nav &gt; li {-moz-transform-style: preserve-3d;-webkit-transform-style: preserve-3d;}
.menuHolder ul.nav li a.top-a {display:block; text-decoration:none; margin-top:4px; float:left; height:36px;}
.menuHolder ul.nav li a.top-a b {display:block; padding:0 20px; font:bold 14px/30px arial, sans-serif; color:#fff;}
  .menuHolder ul.nav li:hover a.top-a {background:#679EC9; border-radius:8px 8px 0 0;
-moz-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
-webkit-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
-o-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
}
.menuHolder ul.nav div {position:absolute; top:40px; left:4px; background:#679EC9; padding:5px 0 10px 0;
border-radius:0 0 15px 15px;
box-shadow:0 15px 10px -8px rgba(0,0,0,0.4);
-webkit-transition: 0.5s;
-moz-transition: 0.5s;
-o-transition: 0.5s;
transition: 0.5s;
-moz-transform-origin: 0px 0px;
-moz-transform: rotateX(-90deg);
-webkit-transform-origin: 0px 0px;
-webkit-transform: rotateX(-90deg);
-o-transform-origin: 0px 0px;
-o-transform: rotateX(-90deg);
transform-origin: 0px 0px;
transform: rotateX(-90deg);
-moz-backface-visibility: hidden;
-webkit-backface-visibility: hidden;
-o-backface-visibility: hidden;
backface-visibility: hidden;
}
.menuHolder ul.nav div.left {left:auto; right:4px;}
.menuHolder ul.nav div ul {padding:10px 0; list-style:none; width:140px; margin:10px 5px 0 5px; float:left; display:inline; text-align:left; background:#fff; border-radius:6px;
-moz-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
-webkit-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
-o-box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
box-shadow:inset 0px 3px 3px rgba(0, 0, 0, 0.4);
}
.menuHolder ul.nav div ul.colLeft {margin-left:10px;}
.menuHolder ul.nav div ul.colRight {margin-right:10px;}
.menuHolder ul.nav div ul.colSingle {margin-left:10px; margin-right:10px;}
.menuHolder ul.nav div ul li {float:left; border-bottom:1px dotted #679EC9; margin:0 5px 0 5px; display:inline;}
.menuHolder ul.nav div ul li:last-child {border:0;}
.menuHolder ul.nav div ul li a {display:block; width:105px; text-decoration:none; font:13px/16px arial, sans-serif; color:#679EC9; margin:0; padding:4px 0 4px 15px; background:transparent ;}
.menuHolder ul.nav div ul li a:hover {color:#000; background:transparent ;}
.menuHolder ul.nav div.col1 {width:160px;}
.menuHolder ul.nav div.col2 {width:310px;}
.menuHolder ul.nav div.col3 {width:460px;}
.menuHolder ul.nav li:hover div {
-moz-transform: rotateX(0deg);
-webkit-transform: rotateX(0deg);
-o-transform: rotateX(0deg);
transform: rotateX(0deg);
}

/* Blog Hocam 3D Açılır Menü */

 

Sırada menünün HTML kodlarını eklemek var. HTML kodlarını ekleyeceğiniz yer ile ilgili şu bilgiyi vermek istiyorum:

 

1. Blogger’ın kendi temalarından birini kullanıyorsaız HTML kodlarını  <div class='tabs-outer'> kodnun hemen üstüne ekleyin.

 

2. Özel bir Blogger teması kullanıyorsanız HTML kodlarını <div id='content-wrapper'>  kodunun hemen altına ekleyin.

 

<!--Blog Hocam 3D Açılır Menü-->
<div id='info'>
<div class='menuHolder'>
<ul class='nav'>
<li><a class='top-a' href='#url'><b>Ana Sayfa</b></a></li>
<li><a class='top-a' href='#url'><b>3 Sütunlu</b></a>
<div class='col3'>
<ul class='colLeft'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/06/acemiler-icin-google-analytics-rehberi.html'>Google Analytics</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/02/blogcular-icin-faydal-chrome-uzantlar.html'>Chrome Uzantıları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/06/bloguuz-icin-ucretsiz-iletisim-formu.html'>İletişim Formu</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/04/en-iyi-ucretsiz-blog-acma-siteleri.html'>Blog Siteleri</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/04/feedburner-kurulumu-ve-ayarlar.html'>Feedburner</a></li>
</ul>
<ul class='col'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/01/google-alerts-ile-sizden-bahsedenleri.html'>Google Alerts</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/05/basarl-ve-populer-kisisel-bloglar.html'>Kişisel Bloglar</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/02/takip-etmeniz-gereken-resmi-google.html'>Google Blogları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/05/turkiyenin-en-kaliteli-teknoloji-bloglar.html'>Teknoloji Blogları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/01/bloglar-icin-ziyaretci-trafigi-rehberi.html'>Trafik Arttırma</a></li>
</ul>
<ul class='colRight'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/04/turkiyenin-en-unlu-moda-bloglar-ve.html'>Moda Blogları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/06/turkiyenin-en-iyi-gezi-bloglar.html'>Gezi Blogları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/04/turkiyenin-en-iyi-yemek-bloglar-mercek.html'>Yemek Blogları</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/03/adm-adm-iyi-bir-blog-sitesi-kurmak.html'>Blog Kurmak</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/05/blogunuz-icin-anket-olusturma-rehberi.html'>Anket Oluşturma</a></li>
</ul>
</div>
</li>
<li><a class='top-a' href='#url'><b>2 Sütunlu</b></a>
<div class='col2'>
<ul class='colLeft'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/07/fotoblog-olusturma-rehberi.html'>Fotoblog Oluşturma</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/03/nis-blogculuk-kavram.html'>Niş Blogculuk</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/02/arsiv-sayfam-nasl-olusturdum.html'>Arşiv Oluşturma</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/05/blogger-icin-youtube-eklentisi.html'>YouTube Eklentisi</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/12/flash-mp3-calar-eklentisi.html'>MP3 Çalar</a></li>
</ul>
<ul class='colRight'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/06/slayt-manset-eklentisi.html'>Slayt Manşet</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/02/blogger-ile-blog-olusturma.html'>Blog Oluşturma</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/04/blogger-sablon-yukleme.html'>Tema Yükleme</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/01/blogger-tipleri.html'>Blogger Tipleri</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2012/11/analiz-icin-kullandgm-seo-araclar.html'>SEO Araçları</a></li>
</ul>
</div>
</li>
<li><a class='top-a' href='#url'><b>1 Sütunlu</b></a>
<div class='col1'>
<ul class='colSingle'>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/06/anchor-text-hakknda-hersey.html'>Anchor Text</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2011/05/blogger-icin-google-sitemap-olusturma.html'>Google Sitemap</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/01/google-author-rank-nedir.html'>Author Rank</a></li>
<li><a href='http://bloghocam.blogspot.com/2013/05/off-page-seo-dogal-link-insaas.html'>Off Page SEO</a></li>
</ul>
</div>
</li>
<li><a class='top-a' href='#url'><b>Sabit</b></a></li>

</ul>
</div>

</div>
<!--Blog Hocam 3D Açılır Menü-->

 

Örnek olması için kodlarda Blog Hocam’da ki bazı yazılara linkler verdim. Benzer şekilde menünün içeriğini değiştirebilirsiniz.

 

Kolay gelsin!

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Link İnşaası Çalışmalarında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Hepimizin bildiği gibi, bir SEO çalışmasında en belirleyici faktör link inşaasıdır. Geçtiğimiz haftalarda Gopgle’ın hayata geçirdiği Penguen 2.0 güncellemesiyle birlikte, link kazanırken veya inşaa ederken daha derin bir çalışma yapmalıyız. İşte link inşaasında dikkat etmeniz gereken 5 önemli faktör:

Link inşaası

Kaynak Çeşitliliği

Link inşaası stratejinizi belirlerken üzerinde durmanız gereken esas konu çeşitlilik olmalıdır. Linklerinizin kalitesini kontrol edin ve mümkün olduğunca çeşitlendirildiğinden emin olun. Çeşitlilik derken link kaynalarındaki çeşitlilikten bahsediyorum. Örnek vermek gerekirse:

- Bloglar
- Forumlar
- Sosyal imleme siteleri
- Dizinler
- Edu & Gov siteler
- Wiki siteleri
- Sosyal ağlar

Link inşaası yaparken bu kaynaklardan sadece birini kullanmak yerine hepsinden faydalanmak daha güçlü bir SEO olarak size dönecektir.


Anchor Text Çeşitlendirmesi

Link inşaası için çeşitli kaynaklar bulduktan sonra çalışmayı daha derinleştirmenin zamanı gelmiştir. Aynı anchor text üzerinden aşırı miktarda link inşaa etmek, ceza almak için kendini Google’a ihbar etmekten farksızdır. Bu yüzden link inşaasında, tam eşleşen ve bir birinden farklı anchor textler kullanmak çok önemlidir.

Majestic SEO aracı size anchor text yoğunluğunuzu bir grafikle gösterir. Dengesiz bir dağılım olması durumunda Google tarafından cezalandırılabileceğinizi unutmayın.


Sitenin Kalitesi

Kalite dediğimiz şey güvenilir kaynaklardan kazanılan linklerdir. Link aldığınız sitenin  PR (Page Rank), AR (Alexa Rank), PA (Page Authority) ve DA (Domain Authority) o sitenin kalitesi hakkında fikir verebilir. Yeni açılmış ve Page Rank’i 1 olan bir siteden alınan link ile Wikipedia’dan alınan link arasında dalar kadar fark vardır. İtibarlı sitelerin size link vermesi Google’ın gözünde sizi de itibar sahibi bir site yapacaktır.

Siteler hakkında bilgi sahibi ollmak için kullandığım PageRank Status Chrome uzantısını önerebilirim.


Link İnşaa Hızı

Google, web sitelerinin doğal bir biçimde büyümesini görmek istiyor. Eğer link inşaanızda tutarsızlık varsa tehlike çanları çalıyor demektir. Bir hafta 100 link inşaa edip diğer haftalarda hiç link inşaa etmemek doğru bir strateji değildir. Bunun yerine hafta daha az link ainşaa etmek ve bu işlemi uzun bir döneme yaymak daha doğru bir stratejidir.

Sözün özü kısa sürede aşırı link imşaa ederek Google’ın dikkatini çekmeyin. Link sayınızda zamanla doğal bir artış olsun.


Sitenin Sektör İlişkisi

Sitenizle aynı sektörde güvenilir ve kaliteli bir siteden alınan link, sitenizin konusuyla tamamen alakasız bir siteden gelen linke göre daha önemlidir. Bu konu bounce rate (hemen çıkma oranı) ile de doğrudan ilgilidir.


Son olarak link inşaası çalışması yapan veya yapmayı düşünenler için Blog hocam’ın reklam seçeneklerini incelemelerini öneririm.

21 Temmuz 2013 Pazar

HTC One Mini ve Galaxy Mini Karşılaştırılması Hangi mini daha iyi?

Galaxy S4 mini ve HTC One mini - Karşılaştırma

Orta sınıf için ideal iki seçenek sunan telefonlar kıyasıya bir rekabet içerisinde olacak.
 Galaxy S4 mini ve HTC One mini - Karşılaştırma




Orta sınıf için ideal iki seçenek sunan telefonlar kıyasıya bir rekabet içerisinde olacak.HTC’nin merakla beklenen telefonu nihayet resmiyet kazandı. One mini’nin kuşkusuz en önemli rakibi Galaxy S4 mini olacak. Alt bölümde hazırlamış olduğumuz tabloda her iki telefonda yer alan teknik özellikler gözler önüne serilmiştir. Bu sayede telefonların birbirlerine üstünlük kurdukları noktaları daha net görebileceğiz.

İlk bakışta Galaxy S4 mini daha güçlü işlemcisi ve 1.5GB RAM ile rakibinin önünde yer alıyor. Bunun yanı sıra hafıza kart desteği, çıkarılabilir ve 100mAh daha yüksek kapasiteli batarya bu noktada yine Galaxy S4 mini’yi bir adım öne çıkarmaktadır.

One mini ise sunduğu tasarım ve malzeme kalitesi ile fark oluşturuyor. Bunun yanı sıra daha yüksek piksel yoğunluğu sunan HD çözünürlüklü parlak ekranın Gorilla Glass 3 ile daha da sağlam hale getirilmiş olması bu noktada One mini’yi öne çıkarmaktadır. Henüz detaylı karşılaştırmalar yapılmamış olsa da One mini’de yer alan ultrapiksel kameranın daha başarılı çekimler oluşturacağı iddia ediliyor. Stereo hoparlörler, daha fazla depolama alanı ve birçok kesimin beğenisini kazanan Sense 5, One mini’de öne çıkan diğer teknik detaylar.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Akıllı Telefonlardan Hangisini Seçmeli?

Tatile cebinde yeni bir akıllı telefonla gitmek isteyenler için çok sayıda yeni seçenek var. Peki, beklentilerinize en iyi cevap veren ürün hangisi?

Akıllı telefon seçenekleri artarken ,”hangisini almalı?” sorusunun yanıtını bulmak da zorlaşıyor. Hangi akıllı telefonu seçeceğinize kolayca karar vermeniz için Teknolog öne çıkan modelleri inceledi.

Samsung Galaxy Note 2

img1-ddbf8acb-d69f-4b3e-bda0-318f03ef2af9Phablet sınıfı telefon-tablet karışımı cihazların ortaya çıkmasına imkân veren Galaxy Note’un üzerinden bir yıl geçtikten sonra yeni nesil Galaxy Note 2 kullanıma sunuldu. En baştan itibaren biz de dâhil çok sayıda kullanıcı böyle büyük bir cihaza karşı gelmiş ve kimse almaz demiştik ama aksine epey ilgi gördü ve başarıdan ötürü yeni model geliştirildi. Sadece boyutlarıyla fark yaratmayan Note serisinin sembolik eklentisi akıllı ve kullanışlı S Pen kalemi. Galaxy Note’u çok büyük ve taşınmaz bulduysanız bir kez daha düşünün. Yeni Galaxy Note 2’de boyutlar 151,1 x 80,5 x 9,4 mm, yani az fark da olsa ilk modelden daha büyük ama fark edilecek bir oran değil. Boyut farkının abartılı olmamasının nedeni ekran boyutunun 5,3 inç yerine 5,5 inç olması. Ciddi bir değişim yok ve HD 720p çözünürlükle devam ediliyor ama Super AMOLED panelde Pentile yerine RGB dizilim kullanılıyor. Sonuç olarak görüntü kalitesi daha da iyi seviyede.

Samsung Galaxy S4

img2-ddbf8acb-d69f-4b3e-bda0-318f03ef2af9Milyonlarca kişiye ulaşan Galaxy S serisinin 2013 modeli Galaxy S4 ile çıta bir kez daha yükseliyor. Samsung, bu modelle birlikte ilk kez Full HD 1080p Super AMOLED ekran sunmayı başarıyor ve rakiplerinin gerisinde kalmıyor. Aynı zamanda ilginç biçimde sekiz çekirdekli Samsung Exynos 5410 ve dört çekirdekli Snapdragon S600 içeren iki ayrı modelin üretimi gerçekleşiyor. Türkiye’de satılacak modelde Samsung üretimi Exynos 5 Octa 5410 işlemci yer alıyor. 2 GB RAM ve Full HD 5 inç Super AMOLED ekran da hesaba katılınca en iddialı akıllı telefonlardan biri ortaya çıkıyor. Bu kez daha da sağlam olan Gorilla Glass 3 cam tercih edilmiş. Samsung Galaxy S4’ün rakipleri kıskandıran bir diğer özelliği microSD kart yuvası içeriyor olması ve bataryanın değiştirilebilmesi.

Apple iPhone 5

img3-ddbf8acb-d69f-4b3e-bda0-318f03ef2af9Her yıl düzenli olarak gerçekleşen yeni nesil iPhone duyurularından sonra kullanıcıların heyecanla geri sayıma başladığını söylemek mümkün. Önceki iPhone 4S modeliyle sunulan az sayıdaki yenilikten sonra Apple’ın iPhone 5 ile bir kez daha büyük ses getirmesi gerekiyordu. iPhone 4S’e kıyasla ağırlığı %20 azalarak 112 grama inen iPhone 5 inanılmaz derecede hafif. Aksine ekran genişliği ise artık 3,5 yerine 4 inç ve uzunluk daha fazla. Ekran daha büyük olsa da genişlik korunuyor ve artan yükseklikle çözünürlük 960 x 640 pikselden 1136 x 640 piksele çıkıyor. Sonuç olarak çözünürlük 720p HD değerine bile ulaşmıyor.
Malzeme kalitesi ve işçilik anlamında çok iyi durumda olan iPhone 5’te antenle ilgili sorunlar geride kalmış durumda. Değişen iç yapıdan ötürü 3,5 mm kulaklık fişi alta taşınmış ve 30 iğneli bağlantının yerini yeni nesil ince Lightning portu almış. Çok sayıda aksesuarı olanlar için kötü bir haber ama ek bir adaptör satın alıp uyum sağlanabiliyor.

Nokia Lumia 920

img4-ddbf8acb-d69f-4b3e-bda0-318f03ef2af9Uzun süredir geliştirilmekte olan ve daha fazla özellik sunacak biçimde sürekli güncellenen Microsoft Windows Phone işletim sistemini denemek için Nokia Lumia serisi dışında kalan bir telefon seçmek pek anlamlı gelmiyor. Windows Phone işletim sistemli cihazlar dendiğinde akla gelen ilk isim Lumia serisi ve Nokia’nın Windows Phone 8 yüklü modelleri arasında en gelişmişi -yakında çıkacak 925’i saymazsak- Lumia 920. Bu telefonda çok sayıda üstün özellik bir araya geliyor. Tasarım anlamında Lumia 800 ve 900’deki çizgiler devam ediyor. Tek parça polikarbon malzemeden üretilen gövdeyi görüp de beğenmemek mümkün değil. 4,5 inç ekrana kıyasla büyük olan boyutlardan ve malzemeden ötürü 185 gramı bulan ağırlık kendini hemen belli ediyor.


HTC One, HTC One X+, HTC One S, BlackBerry Z10, Nokia Lumia 920, Samsung Galaxy S3, Samsung Galaxy S4, Samsung Galaxy Note 2, Google Nexus 4, Apple iPhone 5 ve Sony Xperia Z’in detaylı incelemelerini okumak için Teknolog’u ziyaret edin.

 

img5-ddbf8acb-d69f-4b3e-bda0-318f03ef2af9

Bir bumads advertorial içeriğidir.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Nokia'dan 41 Magapiksel Kamerilaı Yeni Lumia 1020

Nokia’dan yeni cep telefonu .Nokia, 41 megapiksel kamera özelliğine sahip yeni cep telefonu Lumia 1020’yi kamuoyuna tanıttı. Nokia bu yeni telefonda, görüntü kalitesinin bozulma riski olmadan yakınlaştırılabileceğini ve yeniden çerçevelenebileceğini açıkladı. İlgili HaberlerEski Nokia çalışanlarından rakip cep telefonuFotoğraflarla: Cep telefonu 40 yaşındaFinlandiya'nın Nokia sonrası dönemiDevamı için tıklayın İlgili KonularBilim ve TeknolojiLumia 1020, 4.5 inç AMOLED ekran, Xenon flaşı, 32 GB hafıza ve 2 GB RAM özelliklerine de sahip. Lumia 1020 kullanıcılara ayrıca, 1080 p yüksek çözünürlüklü video kaydı sırasında da görüntü kalitesi bozulmadan altı kez yakınlaştırma yapma imkanı veriyor. Telefonu inceleyen uzmanlar, bu modelin ‘hiç şüphesiz’ piyasadaki en iyi akıllı telefon kamerası olduğunu belirtiyorlar. Ancak uzmanlar bu özelliğin modelin çok satılacağı garantisi vermediğini ekliyorlar. Nokia’nın yeni modelinin ABD’de 300 dolar fiyattan piyasaya sürülmesi hedefleniyor.

12 Temmuz 2013 Cuma

İdeal Blog Okuyucusu/Ziyaretçisi Nasıl Olmalı?

Sosyal medya hesaplarımı takip eden blog yazarlarına sorular sormaya ve gelen cevapları kullanarak yeni yazılar oluşturmaya devam ediyorum. Bu kez bloggerların ziyaretçilerden/okuyuculardan beklentilerini sordum. Biraz daha açacak olursam blogumuzu ziyaret eden kişilerden nasıl davranmalarını, neler yapmalarını isterizi konuştuk. Böylece ideal bir ziyaretçi profili ortaya çıkarmaya çalıştım. İşte gelen cevaplar doğrusunda ideal bir blog ziyaretçisinin profili…

 

ziyaretciler

 

 

Türk Blog Yazarları Nitelikli Yorum İstiyor

 

Takipçilerim arsında her türde blog yazan arkadaşlar olduğu için çok çeşitli cevaplar bekliyordum fakat gelen cevapların hemen tamamı yorumlarla ilgiliydi. Örneğin;

 

 Adige Rıdvan Candar ve Kadircan Kırkoyun ziyaretçilerinden sadece yorum yazmalarını beklediklerini söylediler.

 

Çoğunluk ise yorumların niteliğinden bahsetmiş. Engin Güşen, ziyaretçilerinden yapıcı yorumlar yapmalarını ve bu yorumları yaparken hitap şekline dikkat etmelerini bekliyor. Ali Ünal, @usglm ve Ruhsuz Atmaca ise yorumlarda objektiflik ve eleştiri bekliyorlar. Uğur Karadeniz ve Nagehan Kadıoğlu Öge ‘nin ziyaretçilerden beklentisi ise yazıyı tamamen okuduktan sonra konuyla alakalı mantıklı yorumlar yapılması.

 

Polat Buyukarslan da yorumlarda ve sorularda ziyaretçiden kendisini iyi ifade etmesini bekliyor. "Yapamıyorum yardım edin" gibi bir yorum yerine yardıma ihtiyaç duyduğu sorunu detaylıca anlatabilmeli diyor.

 

 

İdeal Bir Blog Ziyaretçisi Sadık Olmalı

 

Mertcan Ermiş okuduğu yazıyı beğenen ziyaretçilerin, blogu terk etmeden önce diğer yazılara da göz atmasını bekliyor. Benzer şekilde @EypCvz de ideal bir ziyaretçinin blogu terk ettikten sonra tekrar ziyaret etmesi gerektiğini yazdı. Bunları sadakat başlığı altında toplayabiliriz sanırım.

 

 

İdeal Bir Blog Ziyaretçisi Paylaşmalı

 

Hepimizin blogunda yazıların sonunda sosyal paylaşım butonları var. Bu butonlar oraya şıklık için konulmuyor elbette. Caramba Carambita ve Hasan Ekşi de bu konudaki beklentilerini dile getirdiler ve ideal bir ziyaretçinin beğendiği yazıları paylaşmaları gerektiğini yazdılar.

 

 

Gelen cevaplardan çıkardığım şey; blogları bir otomobile benzetirsek, bu otomobilin benzini yorumlar. Büyük çoğunluk böyle söylüyor. Ancak benim hayalimdeki blog ziyaretçisi yorum yazmaktan çok daha fazlasını yapmalı :)

 

Hayalimdeki blog ziyaretçisi…

 

… RSS beslemelerime abone olmalı.

… Sosyal medya hesaplarımı takip etmeli.

… bloguma link vermeli.

… beni arkadaşlarına tavsiye etmeli.

… sık konuk yazar olmalı.

… reklamlara tıklamalı.

… düzenlediğim anketlere katılmalı.

… bloguma reklam vermeli.

… sattığım bir ürün olduğunda almalı.

 

Bana hayal gücümün çok yüksek olduğunu söyleyeceksiniz biliyorum ama yazının konusu bu zaten; hayalimdeki blog ziyaretçisi :)

 

Katkıda bulunan arkadaşlara çok teşekkür ederim. Umarım her blog yazarının bilinçli ve nitelikli ziyaretçi sayısı artar.

 

İyi bloglar!

11 Temmuz 2013 Perşembe

Görevimiz Diesel Reboot!

Diesel, yakın zamanda yeni bir kampanyaya, daha doğrusu bir projeye başladı. #dieselreboot projesi Diesel’in diğer işleri gibi oldukça yaratıcı ve cesur.

Diesel Reboot

Projenin merkezinde tumblr var. dieselreboot.tumblr.com adresine girdiğinizde Diesel size moda ile ilgili çeşitli görevler veriyor. Bu sayede Diesel bir marka gibi değil özgürce konuşabildiğiniz bir platform gibi davranıyor ve insanların, özellikle Y kuşağının bu platformla kendini daha iyi ifade etmesini sağlıyor.

Mesela bu haftaki görev: "What makes an icon?" yani; “Bir ikonu ikon yapan nedir?” Siz soruya kendi tumblr’ınıza yüklediğiniz görsellerle cevap verebiliyor, farklı hashtag’lar kullanarak Twitter, Instagram ya da Vine üzerinden paylaşımda bulunabiliyorsunuz.

Paylaştığınız içerikler Diesel Reboot tumblr sayfasında yer alıyor. Böylece paylaşımınız milyonlara ulaşırken bakış açınız Diesel’in tumblr sayfasında boy göstermiş oluyor.

Proje, lansmanında “Hikayemi kendim yazarım.” “Yaratıcılık benim silahımdır.” gibi bizim Gezi Parkı olayları nedeniyle aslında çok da yabancı olmadığımız kavramları kullanması açısından oldukça ilginç.

Siteye bir göz atın derim. Projenin manifestosu ise burada: jeanslab.tumblr.com

Bir bumads advertorial içeriğidir.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Dikkat! Felç 'Geliyorum' Der!

Yoğun ve stresli iş yaşamı, beslenme koşulları ve diğer çevresel faktörler kalıcı felç riskinin artık genç yaşlarda dahi görülmesine neden oluyor. Hastanın eski sağlığına tamamen kavuşmanın neredeyse imkânsız olduğu kalıcı felç durumu, hem felç geçiren hastanın hem de çevresindekilerin sosyal hayatını olumsuz etkiliyor. 

Reem Nöropsikiyatri Merkezi’nden Uzman Dr. Mehmet Yavuz, kalıcı felcin 1-2 yıl öncesinde görülebilen belirtilerini ve korunma yollarını anlattı…

Kalıcı felç durumlarının önceden kendini belli ettiğini belirten Dr. Mehmet Yavuz, genelde vücudun bir yarısında geçici kuvvet kayıpları izlendiğini söyledi. Bu kaybın bir kaç dakikadan bir kaç saate kadar uzayabildiğini hatırlatan Dr. Yavuz, "Hatta 24 saati bile bulabilir. Geçici felç süreleri uzadıkça kalıcı felç ihtimali de artar. Felçteki öncü belirtiler her zaman kuvvet kaybı şeklinde olmaz, bazen de geçici konuşma bozukluğu, geçici hafıza kaybı ya da geçici görme kaybı şeklinde de izlenebilir. Geçici iskemik atak olarak adlandırılan bu belirtiler hiçbir iz bırakmadan en fazla 24 saat içinde kaybolur. Yapılan araştırmalara göre eğer önlem alınmazsa ve tedavi uygulanmazsa böyle geçici iskemik atak belirtileri gösterenler 1-2 yıl içinde felç olabilir" şeklinde konuştu.

Sosyal Çevre ve İş Hayatını da Felç Ediyor!

Son yıllarda çevresel şartlar, stresli iş hayatı ve beslenme koşulları, felç hastalıklarını daha erken yaşlara indirdi. Felç hastalığının günümüzde en büyük zorluklardan biri olduğunu belirten Dr. Yavuz, felcin kişiyi sosyal çevresinden kopardığını ve iş pozisyonlarını olumsuz etkilediğini vurguladı.
Kişinin çalışarak kendi hayatını kazanmasının neredeyse imkânsızlaştığını belirten Dr. Yavuz, felçli kişinin hayatına devam edebilmesi için bir başkasına ihtiyaç duyabileceğini söyledi. Dolayısıyla felçli hasta, hem kendisinin hem de aileden başka birinin sosyal yaşamını ve iş hayatını olumsuz etkiliyor. Bazı hastalar evinden hatta odasından çıkamayacak hale geliyor.

Eski Sağlığa Kavuşmak Neredeyse İmkânsız…

Felç tedavisindeki en büyük hedefin hastayı eski sağlığına tamamen kavuşturmak değil, kişinin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, felç hastasının tamamen düzelmesinin neredeyse imkânsız olduğunu hatırlattı.

Koruyucu Tedavi Felç Riskini Azaltıyor!

Felcin öncü belirtilerini çok önemsemek ve daha felç gelmeden tedaviye başlamak, yani koruyucu tedavi uygulamak gerektiğini söyleyen Dr. Yavuz, kişinin felç geldikten sonra bir daha asla eski sağlığına dönemeyeceğinin, hatta ilk dönemlerde hayati tehlike yaşayabileceğinin altını çizdi. Yavuz, "Hastanelerimizin yoğun bakım üniteleri felç hastaları ile dolu. Hem bireysel hem de ülke ekonomisi açısından, koruyucu tedaviyi ön plana çıkarmamız gerekiyor" dedi.

Beyni besleyen iki önemli damar sisteminden biri ön taraftaki şah damarları, diğeri ise daha arkadan beyne giriş yapan vertebrobaziler sistemle ilgili damarlardır. Karotis sistem, vertebrobaziler sistemden çok daha önemli olduğu için bu bölgeyi ilgilendiren felçler de daha çok önem arz eder. Bu iki damar sisteminin geçici iskemik atakları da farklı belirtiler gösterebilir.

Bu Belirtiler Varsa Dikkat!

Dr. Mehmet Yavuz, Karotis sistemi ile ilgili geçici iskemik atak belirtilerini şöyle sıralıyor:

• Vücudun bir yarısında güç, his ve duyu kaybı,
• Bir gözde geçici körlükler,
• Geçici konuşma bozuklukları,
• Geçici hafıza kayıpları,
• Vertebrobaziler sistemle ilgili iskemik atak belirtileri,
• Baş dönmesi ve dengesizlik atakları, ani göz kararmaları,
• Çift görme ve görme bulanıklığı,
• Düşme nöbetleri.

Düşme nöbetleri ani gelişir ve bazen kişi düşmeden toparlayabilir. Hastalar bunu genelde ‘aniden dizlerimin bağı çözülüyor’ şeklinde dile getirir.

Orta Yaşlarda Felç Riski Daha Fazla!

Geçici iskemik ataklar orta yaşlarda daha tehlikelidir ve kalıcı felçle sonuçlanma ihtimali yüksektir.  65 yaş ve daha ileri yaşlarda kalıcı felç ve hayati tehlike ihtimalinin daha düşük olduğunu belirten Dr. Yavuz, özellikle Karotis sistemle ilgili felç hastalığında her zaman hayati tehlikenin söz konusu olduğunu hatırlattı.
Karotis sistemi ile ilgili geçici iskemik atak belirtilerinden herhangi biri görüldüğünde derhal bir nörologa başvurulması gerektiğinin altını çizen Dr. Yavuz, bu şikâyetlerin ihmale gelmeyeceğini ve gecikildiği takdirde telafisi imkânsız sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.

Felç Riskini Artıran Faktörler

• Doğumsal olarak damarların yapısı,
• Hipertansiyon,
• Damar sertliği,
• Kalp kapak hastalıkları,
• Kolesterol ve trigliserit yüksekliği,
• Sigara kullanımı,
• Şeker hastalığı,
• Aşırı alkol kullanımı.

Felç geçirmeye zemin hazırlayan risk faktörlerini kontrol altında tutmak gerektiğini belirten Dr. Yavuz, stressiz bir hayat, dengeli beslenme ve düzenli egzersizle felç riskinin azaltılabileceğini sözlerini ekledi.

Sapkın Kişilikler Yanıbaşınızda Olabilir

Son dönemde iyice artan ve toplumda infiale neden olan ‘cinsel istismar’ olayları; öfke kadar şaşkınlıkla da karşılandı. ‘Hiç ummadık’, ‘yapacak en son kişi’ diye düşünülen şahsiyetlerin adının ‘cinsel istismar’la anılması; ‘sapkın kişiliklerin’ toplumdaki her sosyal statüden çıkabileceğini gösterdi. 

Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir’e göre; cinsel dürtülerinin akıntısına kapılmış ve bunu duygu-düşünce-davranışlarında göstermekten kendini alıkoyamayan kişiler, genel olarak ‘sapkın kişilik’ olarak değerlendirilebilir. Psikolog Demir; ‘sapkın kişilikler’in analizini yaptı:  

Aşırı Bastırılma Maskesi Takanlar: Sapkın kişilikleri anlamak her zaman kolay olmayabilir. Çünkü sapkınlıklarını maskelemek için, cinselliği çağrıştıran ‘her unsura’ abartılı tepki verebilirler. Örneğin; sapkın bir kişilik, bir okulda görevli olabilir ve ilkokul çağındaki kız çocukların eteklerinin ne kadar kısa olduğu, saçlarının-tokalarının gösterişli olduğu konularında ‘abartılı’ bir tepkisellik sergileyebilir. Bu kişi büyük olasılıkla, kız çocuklarının vücutlarından uyarılma endişesiyle, cinsel duygularını bastırmak için aşırı çaba sarf ediyordur. Aşırı bastırmanın altında cinsel patlamalar yatar; bu patlamalar, bastırmayla kontrol altına alınmaya çalışılır, ancak bir şekilde yeniden patlar.

Fiziksel Şiddete Başvuranlar: Sapkınlıkları zor anlaşılabilecek bir diğer grup, açık bir şekilde şiddete başvuranlardır. Ergenlik dönemine yaklaşan kızını sürekli döven bir babanın, bu şiddet davranışının, cinsel boyutu da vardır: Sistematik (tekrarlayan) şiddet uygulayan kişiler; genellikle bu dayaklarla hem cinsel bir uyarılmayı bastırmaya çalışırlar, hem dayak atma esnasında cinsel haz alırlar. Bu nedenle, sıklıkla şiddete başvuran ailelerde/kurumlarda, cinsel bir istismardan da söz edilebilir.

Sürekli Cinsel Konulardan Söz Edenler: Konuştukları konu ne olursa olsun, o konu eninde sonunda cinselliğe kayar. Cinsel konulara aşırı tepki, ardından gelen ‘çiğ’ konular (kendi cinselliğinden bahsediverme, cinsellik içeren bir tabir kullanma, ) birbirini izler. Bir yandan bu kontrolsüzlükle başa çıkmaya çalışır, ama sapkınlık kemikleşmiş ise, bu başa çıkma gayreti her zaman başarısızlıkla sonuçlanır. Karşılarındaki kişinin bu konuları açmak istememesi, rahatsız olduğunu ifade etmesi, sapkın bir kişilik için engelleyici değil, motive edici etki yaratır. Karşısındaki kişilerin öfkesi-şaşkınlığı-mide bulantısı ifadesi, tam da onun temel sorununa hizmet eder: ‘Bakın benim cinsel yeterliliğim varmış ki karşımdakinde etki yarattım!’ Sapkın kişi temelde, kendisine sürekli bu kuşkusunu ispatlamaya çalışır.

Sapkınlığı Yaratan Koşullar

Sapkınlığa veya cinsellikte ani patlamalara yol açan durumların çoğunda; cinsellik konusunda bilgisizlik, cinsel konularla uygunsuz-travmatik yollarla tanışma, kendi ailesinde cinselliğin ya aşırı tabu olması ya da cinsellik konusunda sınırların olmaması yatar.

Çocukları Cinsel Obje Yapmak

Çok küçük yaşlardan itibaren, kız olduğu için giyimine kuşamına dikkat etmesi, erkek çocuklara yanaşmaması uyarısını alan, oje sürdüğü için dayak yiyen bir kız çocuğuna şu mesaj gider: “Kendine dikkat etmezsen, erkekleri cinsel olarak uyarabilirsin, bunun sorumlusu da sen olursun!”
Madalyonun daha açık görünen yüzünde ise çocukların doğrudan cinsel obje olarak sunulduğu durumlar vardır: Gece çalışmalarında yetişkin kıyafetleri-makyajı ile dans ettirilmeleri, çocuk ‘güzellik’ yarışmalarında yine yetişkin kıyafetleri-makyaj ile beğeniye sunulmaları…

Erkek Çocukları Doğru Eğitin!

Erkek çocuklar cephesinde, anne-baba veya başka yakın akrabalar tarafından ‘erkekliğe’ ilişkin yanlış bilgiler verildiğine tanık oluruz: ‘Hadi oğlum ablaların bacaklarını elle’, ‘Benim oğlum büyüyünce çok canlar yakacak’… Komik ve masum gibi görünen bu cümleler, küçük erkeğin kadına bakışının, büyük kadın ve erkekler tarafından nasıl çarpık bir şekilde yerleştirilebileceğine küçük örnekler...
Küçük çocuklara, kaldırabileceklerinden daha fazla sorumluluk vererek onlara ‘kendini aşırı derecede kontrol et/kendini kontrol etmene gerek yok’ mesajı veren her tutum, normalden ‘sapma’dır ve sapkınlığa gitme potansiyeli vardır.

Göğüs ölçüsü yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?

“20 yıldır denize giremediğini söyleyen hastalarım oldu”

Kadın güzelliği ve doğurganlığının en önemli simgelerinden biri olan göğüsler için sağlıktan çok estetik kaygıların ön plandadır. Kusursuz kadın bedeni idealinin empoze edildiği günümüzde bu estetik kaygılar kadınların sosyal yaşam kalitelerine de doğrudan etkide bulunuyor.

Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Alper Tuncel, göğüs ölçüsündeki memnuniyetsizlikler sebebiyle kendisine gelen birçok hastanın sosyal yaşamında bu sorunlara bağlı sıkıntılar yaşadığını dile getiriyor. Göğüs ölçüsünün yaşama olan etkileriyse sorunun biçimine bağlı olarak farklılık gösteriyor.

“20 yıldır denize giremediğini söyleyen hastalarım oldu”

Küçük göğüslü kadınların kendilerine uygun giysi bulmak, karşı cinsle yakınlaşmada tedirginlik ve içine kapanıklık gibi çeşitli sorunlar yaşadığını söyleyen Tuncel, estetik müdahalenin ardından bu hastalarından sosyal yaşamlarına dair oldukça olumlu geri dönüşler aldığını belirtiyor. Büyük göğüslü kadınların sıkıntılarıysa daha farklı. İskelet sistemi rahatsızlıklarının yanı sıra, göğüslerini gizlemek için gösterdikleri çabanın, kadının duruşundan, konuşmasına ve varlığını ifade etmesine kadar birçok unsuru etkileyebildiğini söyleyen Tuncel’in aktardığı bir anekdotsa yaşanan sorunların boyutunu adeta gözler önüne serer nitelikte. 37 yaşında göğüs küçültme operasyonu için kendisine gelen bir hastası yaklaşık 20 yıldır dalga geçilme korkusuyla denize gidemediğini gözyaşları içinde anlatıyor. Operasyonun 1. yılının ardından elinde deniz fotoğraflarından oluşan bir albümle ziyaretine gelen hastanın Tuncel’e bir de sürprizi var, yaz tatilinde tanıştığı kişiyle evlilik davetiyesi…

“Vücut yapısına uygun ölçü tercih edilmeli”

Estetik cerrahi yöntemlerinin gelişmesiyle birlikte operasyona engel bir hastalığı olmayan herkesin meme estetiği yaptırabileceğini söyleyen Tuncel, kadınlara empoze edilen güzellik anlayışının gerçeği yansıtmadığını ve operasyon kararı alınmadan önce kadınların kendi bedenlerine karşı adaletli olmaları gerektiğini vurguluyor. Hastaların sorunsuz gerçekleşen bir operasyonun ardından 3 ile 7 gün arasında günlük yaşamlarına dönebildiğini belirten Tuncel, daha travmatik sonuçlarla karşılaşmamaları için kadınları kendi vücut yapılarına uygun ölçüyü tercih etmeleri konusunda uyarıyor.

Son olarak göğüs ölçüsünde değişiklik yaptırmak isteyen kişilere öncelikle kan tetkikleri, mamografi veya meme ultrasonografisi öneren Op.Dr. Alper Tuncel ailesinde meme kanseri olan ya da risk grubunda yer alanların ise mutlaka düzenli muayene ve kontrol amaçlı tetkikler ile durumunu takip etmesini öneriyor.

İstekleri artırmanın 8 yolu burada...

Libido kaybı ile ilgili mutlu değilseniz, yerleşik hale gelmeden önce bunu aşmak en iyisidir.

İlişki içinde aşağıdakilerden herhangi birini yaşıyor musunuz?

*Sizin için dokunmak sadece yatak odasında mı yer alır?
*Seks sizin için paylaşmak değildir.
*Artık seks için sabırsızlanmıyorsunuz.
*Seks sizin için mekanik ve rutin.
*Eşiniz hakkında cinsel düşünceler ya da fanteziler üretmiyorsunuz.
*Ayda an fazla bir ya da iki kez seks yapıyorsunuz.

Yukarıdaki belirtilerden biri veya daha fazlası varsa, cinsel istek kaybı yaşıyorsunuz demektir.. Libido kaybı ile ilgili mutlu değilseniz, yerleşik hale gelmeden önce bunu aşmak en iyisidir.

1- Cinsel yaşamınızı egzersiz ile artırın 
Koşu, yürüyüş, yüzme veya zevk alabileceğiniz herhangi bir fiziksel aktivite. Egzersiz yaparken, kendinizi biraz fazla zorlayın. Bunu başarırsanız canlılık duygusunu hissedersiniz. Bu fiziksel güven sizi, cinsel güven içine taşıyacak. Seks ve egzersiz de stresi azaltmak, rahat ve mutlu olmanıza yardımcı olacaktır. Egzersiz aynı zamanda cinsel isteği artırmaya yardımcı olur. Egzersiz, sağlıklı bir diyet ve yeterli uyku ile birlikte, cinsel dürtüyü artırabilir.

2- Seks her zaman mükemmel değildir 
Her cinsel karşılaşmanın mükemmel olması gerektiği gerçeğini bir kenara bırakın. Bu tür bir beklenti seks yaşamınızda performans düşüklüğüne ve hatta anksiyeteye bile yol açabilir. Dünya genelinde cinsel birlikteliğin %30 ile %40'ı karşılıklı olarak tatmin edici olabilir.

3- Cinsel fantezilerle kendinizi şımartın 
Eşinizle beraber deneyim kazanmak istiyorsanız, yeni erotik filmler, erotik kitaplar size arzu bakımından değişik bir potansiyel sunabilir. Hem siz hem de eşiniz fantezileriniz hakkında birbirinizle konuşun.

4- Programlı seks
Seks, son derece spontane olmalıdır. Sadece anın ısısı ile tabii ki harika olur. Ancak, gerçekte, her şey her zaman bu şekilde olmuyor.  Bazen işlerden, sorumluluklardan fırsat kalmıyor. Bunun için zaman ayıramıyorsanız en azından bir süre programlı bir şekilde cinsel birliktelik yaşayabilirsiniz.

5- Fazla odaklanmak 
Sadece genital değil onu diğer erojen bölgeler üzerinde yoğunlaşırken, performans ve basınç artışı zevk azaltabilir. Potansiyel zevk noktalarınızı keşfetmek ve cinsel uyarılma aşırı duyarlı olan bu alanlarda daha fazla zaman geçirmek için birbirinizin vücudunu keşfedin. Hedef odaklı, zevk odaklı olun.

6- Çift olarak sosyalleşin
Diğer insanlarla birlikte bir akşam yemeği partisine gitmek ya da onları evinize çağırmak size mutlu günlerinizi yeniden hatırlatacak ve kendinizi daha genç daha enerjik hissedeceksiniz. Ve hatta hiç tanımadığınız insanlarla sohbet ederken birbirinizi kıskanabilir ve yeniden arzu duymaya başlayabilirsiniz.

7- Profesyonel yardım alın
Libido kaybı söz konusu olduğunda, Seks ve evlilik uzmanları, yararlı olabilir. Rol oynayan olabilecek herhangi bir tıbbi koşullar olup olmadığını görmek için doktorunuza danışın. Libido kaybına neden olabilecek bir anti-depresan ilaçlar, alıyorsanız, doktorunuza danışarak bırakın ya da alternatifleri konuşun.

8- İhtiyaçları hakkında konuşun 
Cinsel yaşam geliştirmek için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri, eşiniz ile iyi iletişim kurmaktır.

Evlilik kalbe iyi geliyor

Evlilikle ilgili yapılan tartışmaların sonu gelmiyor. Bir taraf evliliğin hayata olumsuz etkilerinden bahsetse de araştırmalar aslında evliliğin hayat kurtardığını ortaya koyuyor. 

Evliliğin hem kalp sağlığı yönünden, hem de kalp krizine bağlı ölümleri azaltması açısından kalbe iyi geldiği söyleyen Liv HOSPITAL Kalp Sağlığı Kliniği’nden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, 14 Şubat Sevgililer Günü öncesi evliliğin yararlarından bahsetti.

Evlilik hem kadında hem de erkeklerde kalp krizi riskini azaltıyor. Daha önce yayınlanmış bazı çalışmalarda, evliliğin kalp hastalıkları yönünden riski azaltıcı etkisi gösterilmişti ama bunlar daha çok erkek hastalar üzerine yoğunlaşmıştı. ‘Europan Journal of Preventive Cardiology’ de yayınlanan yeni araştırmaya göre hem kadın hem de erkeğin akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirli oranda azaldığı ortaya çıktı.

Bekarlık sultanlık değilmiş
Finlandiya’da yapılan bu araştırmaya göre her iki cinsiyette ve tüm yaş gruplarında, evli olanlarda akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığı vurgulanıyor. Özellikle orta yaşlı evli ve birlikte yaşayan çiftlerde akut olaydan sonraki süreç çok daha olumlu seyrediyor. Araştırmada 1993 ile 2002 arasında kalp krizi geçirmiş 15.300 hasta incelendi. Bu hastalardan 7.700’ü ilk 28 gün içinde hayatını kaybetti. Bekar olan erkeklerde kalp krizi gelişme ihtimali evli olanlara göre yüzde 58-66 daha yüksek bulundu. Kadınlarda da bu oran yüzde 60-65 daha yüksek saptandı.

Kalp krizine bağlı ölüm oranlarının ise bekar olanlarda çok daha yüksek olduğu gözlendi. Bekar erkeklerde kalbe bağlı ölüm oranı evli erkeklere göre yüzde 60-68 daha yüksek saptanırken bekar kadınlarda bu oran yüzde 71 daha fazlaydı. Bekarlığın sultanlık olmadığını bu çalışmayı referans göstererek vurgulamak yanlış olmaz. Sağlıklı bir kalp için önce kalbi sevgi ve aşkla dolduracak bir eş bulmak önemli.

İşte nedenler
• Yalnız yaşayan insanın yemek alışkanlıkları ve hayat düzeni sağlıklı olmaz. Ayrıca günün getirdiği zorlukları da paylaşacağı bir eşi olmaması nedeniyle hayatın yükünü tek başına omuzlar.

• Birlikte yaşayan çiftler birbirlerine özen gösteriyorlarsa, hem yemek alışkanlıkları daha sağlıklı olur, hem de bir hastalık ile karşı karşıya kaldıklarında daha titiz bir bakım sağlanır.

Kardiyoloji Uzmanı
Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu
• Çiftler el ele yürüyüşlere de çıkıyor, günlük egzersizlerini yapabiliyorlarsa sonuçlar kalp sağlığı yönünden daha da başarılı olur. Sağlıklı bir kalp için mutlu ve sevgi dolu bir evlilik artık reçetelerimize yazılabilir.

• Bekar insanların sosyo-ekonomik düzeyi daha düşük olabilir.

• Evli insanların ekonomik düzeyi daha iyi, daha sağlıklı yaşıyorlar, sosyal çevreleri var ve destek alma ihtimalleri daha yüksek.

• Evli çiftlerin ambulans çağırmaları daha kolay oluyor. Evli insanların hem hastane hem de eve çıktıktan sonraki süreçlerinde bakım ve tedavileri daha başarılı oluyor. Bekar veya yalnız yaşayanların sağlıkları ile takipleri yetersiz kalabiliyor. Günlük ilaç takibi, kolesterol düşürücü veya tansiyon ilaçların düzenli alımı aksayabiliyor.

Sizden hoşlanıyor mu? Vücut dilini izleyin!

Onu izleyin, vücut dili size olan alakası hakkında fazlaca ipuçları verecektir.

Seviyor, sevmiyordan önce yani sevgisini sorgulamadan önce asıl bilmemiz gereken bizimle ilgilenip, ilgilenmediğidir. Bunu çok merak ediyorsunuz fakat söylediklerinden Hiçbir şey anlamıyorsunuz. Onu izleyin, vücut dili size olan alakası hakkında fazlaca ipuçları verecektir.

Kaşlarını kaldırıyor! 
İnsan davranışları hakkında araştırma yapanlar, erkeklerin sevdikleri bir şey gördükleri zaman kaşlarını kaldırdıklarını söylüyorlar. Kaşlarını kaldırdıkları zaman gözleri daha büyük gözükür  ve ışığın da yansımasıyla daha çekici görünürler. Bu saniyelik bir hareket değildir, siz farkedene kadar dakikalarda sürebilir.

Önüne eğiliyor! 
Sizinle ilgilenip, ilgilenmediğini öğrenmek için davranışlarını izlerken buna özellikle dikkat edin. Yanınızdayken davranışlarına özellikle çok dikkat edin. Kelimeler dudaklarından dökülmeden önce çoktan davranışlarına yansımış olabilir. Karşılıklı oturuyorsunuz ya da yan yana duruyorsunuz, eğer sürekli size sırtını dönüyor, sandalyesiyle oyunuyorsa kesinlikle sizden hoşlanmak bir yana kardeşi gibi görüyordur. Zamanınızı boşuna harcamayın.

Açık beden! 
Eğer bir kadın bacak, bacak üzerine atıyorsa buradan çok bir anlam çıkmaz. Fakat bunu bir erkek yapıyorsa size açılmak istemiyor olabilir. Kollarını önünde bağlaması da kendini kapatması anlamına gelir. Yanınızdayken ne kadar rahat davrandığına bakın. Sizinle ilgilendiğini anlamak için yanınızda bir süre kalıp ortama alıştıktan sonra ne kadar kendini açtığına ve rahat davrandığına bakın.

Sizin için iyi görünmeye çalışıyor! 
Sizinle ilgileniyorsa, sizin için iyi gürünmeye çalışacaktır. Peki siz bunu nereden anlayacaksınız? Yanınızdayken sürekli saçınız düzeltmesinden, üzerine başına çeki düzen vermesinden tabiiki.

Size baktığını çok belli ediyor! 
Size baktığını çok belli ediyor çünkü baktığı şeyden keyif alıyor. Kendinizi yeni keşfedilen bir ada gibi hissedebilirsiniz. Çünkü her 5 dakikada bir sizi baştan aşağıya süzecek ve bunu gizlemeyecek.

Yüzüne dokunuyor! 
Yüzüne, kulaklarına veya çenesine dokunuyorsa, sizinle ilgilendiğini düşünmeniz için iyi bir sebebiniz var. Uzmanlara göre erkekler heyecanlı ve gergin olduklarında ciltlerine bir kereden daha fazla dokunuyorlar.

Size dokunmak istiyor! 
Bir şey anlatırken, size doğru eğilir bir şekilde temasta bulunur.

Size bir şey ödünç vermeye çalışıyor! 
Centilmen her erkek yanında üşüyen bir kadın olduğu zaman mutlaka ceketini ödünç verir. Fakat geri vermenize rağmen almamakta hoşlanıyorsa hanımlar kesinlikle sizinle ilgileniyor. Bu centilmen davranışı yüzünden sadece iyi anılmayacak aynı zamanda sizinle bir daha buluşmak için iyi bir bahanesi olacak.